Tırnak içinde "hak etmeyenler"in olmadığı Milli Takımımız, ilk deneme karşılaşmasındaydı.
Sahadaki 11'in 5'i takımlarında yedekti. Bir arada ilk karşılaşmalarına çıkacaklardı ve yukarıda bahsedilen nedenlerden ötürü baskı altındaydılar.
Biz böyleydik de rakip çok mu farklıydı; hayır...
Fransa'da bozguna uğrayan sadece biz değildik.
Ruslar da hocadan başlayarak bir yenilenme içine girmişlerdi.
Onlar da ülkelerinde düzenlenecek Dünya Kupası için, yeni bir kuşak yaratmanın peşindeydiler.
Bu ortamın ilk 45'i için "keyifliydi" demeliyiz.
Hazırlık maçını aşan bir tempo zorlaması vardı. Hem de sıcağa rağmen. Oyuncular kendilerini korumanın bile peşine düşmeden yüzde 100'e yakın oynamaya çalıştılar. Bu arzu pozisyonlar ile birlikte, hataları da getirdi elbette. Klasik yorum; "Hazırlık maçları bu yüzden oynanmıyor mu?" olabilir.
Böyle bir değişimde veya yenilenmede, gelişmenin anahtarı mevcut oyuncuların lig maçlarında ilerleme kaydetmeleridir.
Ama Demirören-Terim ikilisinin "yerliler" için dediği yabancı kararı nedeniyle, bir çoğu kulübeden sahaya adım atamayanlardan oluşursa, yine bir-iki oyuncunun neler yapacaklarına bakardururuz.
Dünün özelinde konuştuğumuzda, rakip ceza alanına etkili gelme sayımız önemliydi. Tek santrforu topla buluşturamadık.
Emre Mor ve Volkan Şen'in bireysel çabaları vardı, iki kere delebildiler rakip defansı. Mehmet-Ozan ikilisi topun arkasına geçmekten çekinmediler, belki de en verimli oyunlarıydı. Top ise Hakan Çalhanoğlu'na emanet edilmişti.
Pasların komutanı oydu. Çok da iyi organize ettiğini söylemeyiz hücumları.
Yine de tabelayı değiştirebilirdik.
Volkan Babacan bir kere zamanlama hatası yapsaydı, Ruslar da değiştirebilirdi. İyi niyetli ama "sıradan" gözüken bir takımız.
Sürprizimiz olmadı. O zaman tabelayı değiştereceksek; iyi bir kaleciye ve duran top ustasına ihtiyacımız var.
Tabelayı değiştereceksek; iyi bir kaleciye ve duran top ustasına ihtiyacımız var