Ercan Ağabey (Güven) çok sert bir yazı ile Volkan Demirel'e yüklendi. Belli ki çok duygusal anında yakalanmış klavyeye... Bir özür fırtınasının içinden neler çıkartıyoruz. Ama Volkan da dahil, çoğumuz sınırlarımızı bilmiyoruz. Bence Ercan ağabey de.
Şehit Yüzbaşımız üstünden, milli maç öncesinde sahayı terk etmesini eleştirdi Ercan abi. "Yüzbaşımızdan özür dile" dedi. Hassas düğmelerimize basarak.
Ama Volkan, Türkiye'deki bir milli maçta, tribündeki Türk seyirciler tarafından taciz edildi ve duygusal olarak kırıldı, sahadan ayrıldı. Sınırlarını bilemedi. Gücenebilir, kızabilir ama görevi bırakmaması gerekirdi.
Ama Ercan abi ve O'nun gibi düşünenler bilsin ki; o gün tribünde küfür eden yüzbaşımızın mücadele ettiği teröristlerden birisi olsaydı, Volkan Demirel'in rotası da soyunma odası olmaz, o lafların çıktığı ağızdaki dili koparmak olurdu.
Her şeyin ötesinde "oyun" olarak görmeye çalıştığımız futbolu, sahada olanlar için savunduğumuz eşit rekabet ve bu mücadeleden; "eğlence" çıkarma amacını ve bunun figürlerini, bir savaş fotoğrafının içinde soktuğumuzda, yine sınırları aşarız.
O zaman her gol yiyen kaleci veya kaçıran forvet vatan haini mi olacak?
Volkan Demirel'in özür dileyecek bir davranışı olmadığına inanıyorum. Ne kimseye küfür etti ne de ayıp bir hareket yaptı. Sadece hatalı davrandı. Bu konuda da pişmanlığını mahkeme salonunda dile getirdi.
Fatih Terim O'nu milli takıma almıyorsa, çağırdığına daha çok güvendiğindendir. Yarın, ihtiyacı olduğuna inanırsa, Volkan Demirel'e formasını da verecektir. Göreceğiz, hepimiz.
Fikret Orman iyi yönetti
Beşiktaş üç senedir beklediği stadına kavuşuyor. Çok zor dönemden geçtiler. Hem UEFA'nın gözü ve yasakları üstlerindeydiz hem en önemli gelir kaynaklarından mahrumdular hem de geçmişin faturalarını ödemek zorundaydılar.
Bu halde olmalarına rağmen, şampiyonlukta yarıştıkları F.Bahçe'nin üçte biri kadar transfere para harcamalarına karşın bugün parmakla gösterilen bir takım oldular. Fikret Orman ve ekibinin, minimum yanlışla süreci yönetmesinin de altını çizmek gerekir.
Vodafone Arena'daki ilk maçla birlikte, Beşiktaş dibe vurup, hızla yükselişe geçmenin ivmesini kazanacak. Her sezon Fenerbahçe ve Galatasaray'dan en az 50 milyon dolar eksi bütçe ile başlıyorlardı. Şimdi eşitleyecekler. Üstelik "onlar" gibi borçları olmadan. Yeni hamle şansını da ellerinde tutarak.
Beşiktaş sahalara geri dönüyor. Umarım "para" bugüne kadar koydukları "aklı" değiştirmez.
Bıçak sırtı
Kızışan şampiyonluk yarışında, şu anda ipler Beşiktaş'ın elinde. Çünkü kalan maçlarını kazandığı anda ipi göğüsleyecek. Kimsenin puan kaybetmesini beklemiyor.
Fenerbahçe ise bu takipte kayıpsız yürüyerek rakibini baskı altına almak zorunda. Eksik maçını da elinin altında tutarak pusuda kalacak.
Artık, "iyi-kötü oynadı" dönemleri bitti. "Kazanması gerekiyor, kazanmalı" mevsimine girdik. Çünkü ayağı ilk takılan, ilk puan kaybını yaşayan büyük ihtimalle şampiyonluğu da kaybedecek.
Beşiktaş elindeki avantajı kaybetmenin travmasını, geriden gelip bekleme sürecini kaldırabilir mi?
Ya da Fenerbahçe, puan farkı daha da açılırsa, yeniden motive olup, aynı hırsla ve güvenle maçlarını oynayabilir mi?
Bu nedenle her hafta, iki takım da bıçak sırtında çıkacaklar sahaya. Ta ki, biri kaybedip diğeri kazanana kadar. O hafta, ben kimin şampiyon olacağını anlayacağım.
Gökhan Gönül sınavı
Haftaya "doping" fırtınası ile girdik. Gökhan Gönül'ün, Beşiktaş maçında sonra verdiği idrar numunesinde "yasaklı maddeye" rastlandığı ortaya çıktı. Ve gururla izledim ki, futbol camiası bu sınavı hakkıyla geçti.
Sosyal medyayı bir kenara bırakın. Bu tip taraftarların aklı-fikri, ötekini çamurlamaktır zaten. Kendi maçında yaşanmasına rağmen Beşiktaş'ın tek bir yöneticisi veya yetkilisi, durumdan çıkar sağlamaya çalışmadı. Ortaya iki laf atıp, gerginlik yaratmadı.
Futbol Federasyonu olaya hemen müdahale etti. Beşiktaş'ın eski yöneticisi Mete Düren mikrofonların karşısına çıkıp, ekstra komplo teorilerinin önüne geçti.
Fenerbahçe tamamen tıbbı bir bildiri ile meraklılara söz söyleyecek alan bırakmadı.
Ana medya tüm seçenekleri ortaya koyup, akıl karışıklıklarını önleyecek yayın yaptı.
Böyle kalmayı başardığımızda, sınırlarımızı bildiğimizde ve doğru çizdiğimizde, sorunları -problem halinde gelmeden- çözmeyi başarıyoruz demek ki.