Fatih Terim, Volkan Demirel'in kadroya çağrılmaması ile ilgili sorulara yanıt vermedi. Hatta bu soruya bile sinirlendi. "Burada konuşmam" gibi ucu açık laflar söyledi. Bu gibi çıkışlar, genelde verilecek cevap olmamasındandır. Eğer Volkan sorgulanıyorsa, ortada tartışılması gereken bir performans var demektir. Medya, Volkan için "Neden?" diye soruyorsa, Türkiye'nin Futbol Direktörü de bir cevap vermelidir. Çünkü o sorunun sahibi, gerçekte halktır. Yani; milli takımın da sahibi olanlar. Volkan Demirel'in milli takıma çağrılmaması konusunda, hep Fatih Hoca'nın yanında yer aldım. Çünkü bu seçimin "teknik" olduğuna inanmıyorum. Yoksa Türkiye'nin ve Avrupa'nın en iyilerinden biri ile neden el sıkışılmadan, böyle bir tavır uygulansın. Terim, Kazakistan maçındaki "terk ediş" ile ilgili güven ibresinde zafiyet gördüğü bir oyuncu ile yola devam etmek istemeyebilir. Çünkü Volkan orada sadece takımı değil, stadı da terk edip gitti. Az kalsın UEFA krizi çıkacaktı ortaya. Sonrasında Volkan Babacan ile oynadı maçlarını ve final grubuna kaldı. Bu noktada hem yeni kalecisine güvenini ortaya koymak isteyebilir, hem de yeni bir yapılanmada Volkan Demirel'i istemeyebilir. Herkes Fenerbahçe'de forma giydiği için Volkan'ı örnekliyor ama Emre Belözoğlu da yok artık milli takımda. İkisi de lider oyuncular. İkisi de Terim ile birlikte sorumluluk alıp, ellerini taşın altına koydular. Yeri geldi, hedef olmalarını sağlayan açıklamalar da yaptılar. Ama artık takım liderliği Arda Turan'da. Hem Volkan, hem de Emre'nin olduğu bir ortamda, Arda'nın sözleri ağırlığını yitirebilir. Arda da, bu iki ağabeyine komuta edemeyebilir. Fatih Terim, eğer gerekçesi ne ise bizim düşündüklerimizden de farklı ise bunu anlatabilirdi. Çünkü Volkan Demirel "özür dileyecek" bir şey yapmadı. İnsani bir tepki gösterdi. O anda kendi doğrusu buydu. Duygusal olarak koptu. En fazla "yanlış yaptı" denebilir.
İYİLER AMA PROFESYONEL OLAMADILAR
Volkan Demirel'in duygusal eşiğinin yüksek olmaması, O'nu bir çok maçta sıkıntıya soktu. 2008'deki Çek maçında Koller'in üstüne gidip, kırmızı kart görmesi gibi. Ya da Almanya kampında gazetecilere "Evinizden aldırırım" şeklindeki çıkışı. Bu noktada saha kızıştığında, ne olacağından kimse emin olamaz. Bir de Volkan Şen eklendi O'na. Braga maçındaki kırmızı kartı, "Duygularıma hakim olamadım" diye açıkladı. Hakemi itipkakması da cabası. Trabzonspor'da seyircinin tepkisini üzerine sahayı ağlayarak terk etmişti. Aradan üç sezon geçmesine rağmen sinirleri hala pamuk ipliğine bağlı. Bundan sonrasında, Volkan Şen'in de güven ibresi aşağıdadır. Takımı ne zaman eksik bırakacağını bilemezsiniz. İyi futbolcu oldular ama olgun ve profesyonel olamadılar.
TERRANEO'DAN GERİYE KALANLAR
Büyük havalarla takımın başına getirildi, hatta bir televizyon programına çıkartılıp, her şeyin mimarı ilan edildi Terraneo... Görevine son verilip, gönderilirken yaptığı açıklamada ise "Ekim ayından itibaren başkanla ilişkimiz kesildi" dedi. Dönemin haberlerinde Terenao'nun Samandıra'yı koruma altına aldığını, yöneticilerin istedikleri gibi girip, dolaşabilecekleri bir yer olmasını istemediğini okuduk. Hemen açıklama geldi zaten; "Benim orada odam var. Kim beni sokmayacakmış, maaşlı adamım mı" dendi. Zor transferleri, ikna gerektiren bölümleri başarıyla halledip, yeni kadroyu kurmasından sonra, Terraneo ile işi bitmişti aslında kulübün. Kendisine "direktör" deniyordu ama aslında menajerdi. Eğer ihtiyacı kalmamışsa, zaten devam edilmesi de çok mümkün değil. Bir de taraftarın övgüsünü almışsa, zaten hiç şansı yoktu. Teknik adamın işlerine karışılması gibi bir gelenek vardır Fenerbahçe'de. Aykut Kocaman ve Ersun Yanal bu bölümü minimum hasarla atlatmayı başarmışlardı. Aykut Hoca, "Yılların alışkanlığını bir anda silemezsiniz. Zamanla olacaktır" demişti. Ersun Yanal da en gövdeli şampiyonluğu kazanınca, "Hallederiz" deme hakkına sahip olmuştu. İkisini de gönderdiler. Yeni geleni de yönetmeleri gerekiyordu. Aslında tek planları bu. Kurumsallık, takım gelişimi, transfer düzeni falan değil. Terraneo gibi örtüler bulup, kendi taktik planlarını gizliyorlar.