İki usta Fenerbahçe muhabiri, Volkan Demir (Sabah) ve Emre Bol (Fotomaç), sağlam kaynaktan aldıkları haberi, detayları ile verdiler. Dortmund'u bırakan Jürgen Klopp'un İstanbul'a getirildiği, Topuk Yaylası'nda misafir edildiği ve önümüzdeki sezon için masaya oturulduğunu yazdılar. Haberi oluştururken Aziz Yıldırım'ın Mersin deplasmanına da gelmediğini tespit ettiler. En önemli maçta, takım ile beraber olmamayı tercih ediyorsa, kesinlikle daha farklı bir nedeni olmalıydı. Aldıkları istihbarat ile örtüşen bir gelişmeydi. (Kulüp haberi yalanlarken, başkanın tedbirli olarak PFDK'ya sevkine vurgu yaparken unuttuğu bir şey vardı. Aynı başkan cezalı olduğu pek çok maçta takımla gidip maçı otel odasında izledi.)
Fenerbahçe yönetimi internet sitesi üstünden haberin doğru olmadığını açıkladı. "Böyle bir şey yok" dedi. Lucescu için de aynı şeyleri yazdılar daha önce. Ama bu kez bu haberin Fenerbahçe üstüne oynanan oyunların bir parçası olduğundan tutun da bir sürü komplo teorisinin parçası olduğuna kadar bir sürü cümle de yan yanaydı. Böylesine bir paranoyayı ilk kez gördüm ama şaşırmadım. Yönetim diyor ki; "Klopp'u yazarak insanları etkiliyor, bizi zor duruma düşürüyor, sportif başarısızlık üstünden bir tepki grubu oluşturmaya çalışıyorsunuz..."
3 TEMMUZ SÜRECİ BİTTİ
Gel de gülme... "Bu takımı onlar mı şampiyon yaptı. Ben para vermeseydim bir şey olmazdı" diyen kendi başkanları. "Galatasaray kötü olduğu için şampiyon olduk" diyerek, önceki 18 şampiyonluğu da takımına değil, rakiplerinin kötülüğüne denkleştiren yine kendi başkanları. "Başarısızlık bana aittir" sorumluluğuyla, sportif başarısızlığı üstlenen yine kendi başkanları.
Klopp haberini yazarak, zaten sportif başarısızlığı kendine faturalandıran, "Tek reis benim" diye ilan eden bir başkana, nasıl komplo kurulacak? Haberi akşam üstü yalanladılar. O saate kadar Fenerbahçe taraftarı heyecanlanmış, bir anda saha sonuçlarının travmasından uzaklaşmıştı. Gündem değiştirme metodu ya da kendi deyimleriyle algı operasyonunda başarı vardı. Ta ki, birileri çıkıp "Bu bir gündem değiştirme metodu olabilir, çünkü hala yalanlamadılar" diyene kadar. Artık taraftarlarını hangi cephede toplayacaklarını, büyüyen tepkiyi ve öfkeyi nasıl dindireceklerini bilemiyorlar herhalde. En kolay yol, "3 Temmuz operasyonu"... Yine o dala sarılıp, beyinlerin düşünce üretmesini, "neden" diye sorgulamamasını sağlamaya çalışıyorlar.
Hatırlatmakta fayda var; 3 Temmuz süreci içerde ve dışarda, tüm sonuçlarıyla Fenerbahçe için bitti. Kulübün hakkını buralarda savunamayanların, kendilerini adilce savunmaları için kişiler adına sürüyor sadece.
CESUR YÜREK; EMRE
Fenerbahçe'nin son maçlarındaki heyecansızlığı herkesin dikkatini çekiyor. Kayseri Erciyes'in ardından Mersin deplasmanı. Sanki arkalarından tutan birisi varmış gibi, yürüyemiyorlar bile. Bunun doğru tespiti, oyunculardaki güven kaybıdır. Hata yapmaktan korkmaya başladılar. Dolayısı ile topa kendilerini mecbur olmadıkça göstermiyor, pas yaptıktan sonra boşa kaçmıyor, sıfıra inecekleri yerde orta atmayı tercih ediyorlar.
Eğer Emre Belözoğlu gibi, mangal yürekli bir kaptana sahip olmasalar, bugünün hikayesinde farklı kelimeler kullanılırdı. Peki bu korku nereden geldi? Sivas'ta, kötü oynayan Emenike'yi, soyunma odasına gelip Aziz Yıldırım oyundan çıkartırsa "Bana da aynısı olabilir" diye düşünüyor olabilirler mi?
Ya da takımına derbiler kazandıran Volkan Demirel'in, iki maç üst üste hatalı gol yedi diye tribünlerin öfkesine mazhar olması mıdır?
Belki de hepsi. Ama şu bir gerçek ki, Fenerbahçe oyuncu grubunda, bir-iki ismin dışında, şampiyon kalbi atmıyor.
