Kaybedilen puanların peşinden gelen gerçek, büyük takım olma duygularının kaybolması... Fenerbahçe'nin kadro kalitesi ve tecrübeli kadrosunu favori sınıfına sokarken, kazanmak ve vazgeçmemek adına her maçı kemiren o agresifliğin kaybolduğunu fark edemedik. Balıkesir ve Sivas maçlarındaki ciddiyetsizlik ve sorumluluktan kaçmayı, rakibi küçümsemek ile konsantrasyon eksikliği olarak yorumlayanların, gittikçe eriyen güven duygusunu fark etmediklerini gördük.
Kaledeki gol sayısının artmasıyla; Kuyt-Meireles ikilisinin yokluğu arasındaki paralelliği analiz edemeyen bir teknik adam ve başkan vardı. Kuyt'ı saha dışına almanın mantığı, bu eski ezberler ve kaderciliğin cezası. Şampiyonluk için mücadele eden bir takımın hevesini taşıyan bir-iki oyuncu koyabiliriz yazımıza ama Fenerbahçe'yi zirvede tutan özelliklerin artık kalmadığının altı çizilmeli.
Soyunma odasına inip, oyuncuları fırçalayıp, bir de oyuncu değişikliğine karar veren başkan olduktan sonra, İsmail Kartal'ın takıma hükmetmesi mümkün değil. Bu akıl karışıklığının içinde sahaya çıkan takımın da, yapılan değişikliklerin de arkasında "sağlıklı" bir akıl aramak mümkün değil. Diego'nun üstlendiği hücum organizasyonlarında Sow yine kaçaklar arasında. Baskılı oynayacağın bir maçta pas kalitesini tercih edeceğine, Meireles yerine, defansif görevi öncelik görmek de anlaşılır gibi değil. Bütün bunların arasında maçın hakemi Mete Kalkavan'ın da aslında kelebek kalbine sahip olduğunu, gördüklerini cesaretle yorumlayamadığını görmek de üzücü. Gökhan'ın sarı kart gördüğü pozisyondaki taban hareketine "devam" demek, Diego'nun düşürülüşüne "oyna" işareti yapmak bunların göstergesi. Bir ileri adım da Mete Kalkavan'dan üst düzey hakem falan olamayacağı.
4. yıldız mücadelesinde 4 puan önde olduğu Galatasaray'ın 3 puan gerisine düşme başarısını gösteren Aziz Yıldırım-İsmail Kartal ikilisi, bir deneme-yanılma örneği olarak önümüzdeler. Birisi oyuncağı elinden alınmasın diye her şeyi yapmaya devam edecektir. Geçen sene bu zamanlar takımı şampiyon ilan eden teknik adamı kovması, zirveyi kurgulayan Aykut Kocaman'ı göndermesi, "Şampiyonluğu ben kazandım, ben para verdim" diyerek, alın terlerini silip atması önemli değil. "Zaten üç yılda bir şampiyon oluyoruz" gibi bir bahane bulup aradan sıyrılacaktır.