F.Bahçe'nin enerjisini herkes hayranlıkla izliyor haftalardır. Rakibi baskı altına alması bir yana, agresif, yani "temaslı" karaktere bürünmesiyle fizik gücü çok ön planda tutuyorlar. Kayseri'deki ilk düdük ile birlikte, yine aynı hırsı ortaya koydular. Golü de erken buldular.
Öne geçtikten sonra yine ikincinin peşine düştüler. Ama maçın içinde sadece rakibe karşı tedbir alıp, taktik geliştirmelerinin yeterli olmayacağı Halis Özkahya'nın Caner'e gösterdiği sarı kart ile anlaşıldı. Hakemlerin kararlarını çok "abuk" değilse yorumlamaktan yana değilim.
Televizyon başındaki tekrarlarla kesilen ahkamlar, saniyelik yorumların tartısı olamaz. Ama "taktir" hakları, hakemin ruh hali hakkında fikir verir. Temaslı bir pozisyonda, niyet kötü bile olsa kart göstermeyin diyor MHK. Bu nedenle yediği tekmeye rağmen düşen Sow'un pozisyonu için "devam" deyip kart göstermiyorsan, Caner ile hukukun paralel değil. Veya Alper'in kaleci ile karşı karşıya kalmasını önleyip, yapılan faulü sarı kartla değerlendiriyorsan, bu bizi tekrar 43. dakikaya, Caner-Kadlec değişikliğine götürür.
YANAL, CANER'İ KORUDU
Ersun Yanal tecrübesini, "Caner sinirliydi, oyundan atılacaktı, yaptığı hareket doğru değildi. Bu yüzden Kadlec kararını verdi" yorumuyla küçümseriz. Yanal, oyuncusunu hakemden korumak istedi bence.
Eksikler vardı. Kayseri Erciyesspor'un müthiş direnci, kalecisinin muhteşem kurtarışları da vardı.
Yine de takım yönetimi, taktik varyasyonlarda Yanal'ın şablon kararları olmasını yadırgadım.
Trabzon maçındaki Emenike hamlesinin oyun kontrolünü rakibe geçirdiğini gördüğü halde, yine aynı kararı vermesini anlayamam. Baroni'yi 90 dakika oyunda tutması bir yana, son 15 dakikada sıkışan oyunda aranacak özellik Emre'nin öne çıkartılması veya Salih Uçan olabilirdi. Hepsi bir tarafa maçı kazanmak adına sonuna kadar isteyen, arayan, pozisyonlar bulan Fenerbahçe takımıydı.
Uzatmanın uzatmasında gelen gol, bu kadar emeği, alın terini taçlandırdı.
Erciyes'in saygı duyulacak direnci için ise kötü bir sürprizdi.
MAÇIN ADAMI: EMENİKE