Üç kulvarın iddiasını sıcak tutmak, yarı finalin ilk ayağında 7 rotasyon ile sahaya çıkmak birbirine biraz uzak fikirler gibi görünebilir. Ama Aykut Kocaman'ın bu kararının kupayı küçümsemek, vazgeçmek değil, kadrosunun diğer önemli karakterlerine bir güven mektubu vermekti.
Krasic, Stoch ve Semih tehlike anında düğmesine ilk basılacak oyuncular. Çünkü kariyerleri var, beklenti taşıyorlar ve ilk 11'e ayak basamadılar.
3 günde bir, hepsi de final olan maçları oynarken, yürüyen grubu koşturacak performansları tekrar devreye sokmak da gerekiyordu.
Ersun Yanal, Pazar günü ligde kaybettiği maçın kadrosunu değiştirmeden çıktı. İlk 15 dakikada da istediği baskıyı ve beklediği pozisyonlar ile golü de buldu. Maç eksiği olmasına rağmen Fenerbahçe takımının rakibin bu hızını hızla eritip, tempoyu düşürmesi ve beraberlik golünü bulması uzun sürmedi. Bir duran top hatasında, Mehmet Topal'ın koluna da temas eden top, ağlara gitti. Kurallar açık; vücuttan gelen topa el kararı verilecek. Yunus Yıldırım ve yardımcısı bunu göremediler.
İkinci yarı Eskişehirspor'un baskısı her saniye arttı. Topu yere indirmek yerine, yüksek oynayarak bir hata yaptılar. Fenerbahçe'nin en iyi yaptığı savunma taktiği, ceza alanı önünde kalabalıklaşarak rakibi boğma stratejisini aşacak aklı da yeterince üretemediler. Beklenilmeyen bir şey yoktu sahada. İki aşamalı maçların ilk prensibi, avantajlı skoru ile evindeki maça dönmektir. Tek konsantrasyonu kupayı almak olan, böylesine sert ve potansiyel sahibi Eskişehir gibi bir takıma karşı, istediğini aldı Kocaman'ın talebeleri. Hedefler hala sıcak, yürüyüş hala kendinden emin, inançta da eksilme yok. Bunu yapabilecek başka bir takım da yok Türkiye'de zaten.