BEŞİKTAŞ kendi istikrar çizgisindeki dalgalanmaları bitirmek, tekrar taraftarının güvenine erişmek ve kritiklerdeki keskinleşmeyi azaltmak için arzusunu ortaya koyarak oynuyor.
Hepsi tek golle biten diğer maçlara baktığımızda, zirvenin ortakları arasında olmak isteyen iki takımın temkinli veya minimum riskle oynayacağını beklerken, tam aksine skor için adım esirgemeyen oyuncular bulduk karşımızda. Yine keyif hanesinin karşısında Beşiktaş yazıyordu. Ve Antalya'da 5-3 biten ilk maçın tadı da herkesin damağında kalmıştı. Sezonun iyileri arasına, seyredilecek maçlar listesine girenlerin, son şovu da böyle olmalıydı. İki eski Beşiktaş oyuncusu, Samet Aybaba ile Mehmet Özdilek, tribündeki taraftarın yüreğini ve aklını koymuşlardı sahadaki emirlerinin içine. Bravo onlara...
Her an gol olacak hissiyatı ile dakikalar yaşandı ama, pozisyonlar yanlış alt yazı taşıyordu. İstiyorlar, deniyorlar fakat kale önünde bir-iki "ah-vah" sesi dışında yayın yapamıyorlardı. İlk yarıda Beşiktaş'ın rakibinden daha geride olduğunu söylemeliyiz. Veli'nin yerine Oğuzhan hamlesi, birkaç dakika sonra Olcay'ın Fenerbahçe attığı golü, ya da Salih Uçan'ın Ordu'ya attığı ilk golü hatırlatan golün pasının da bu oyuncuya ait olması, detay farkı... Küçük farklıların getirdiği büyük sonuçlar da diyebiliriz.
Bitime 5 maç kala, zirvenin ateşini sıcak tutmak, sadece Avrupa Kupaları için değil, Şampiyonlar Ligi için de hedefi ısıtmak için çok önemli bir 3 puan aldı Beşiktaş. Bu tazelenmeye çok ihtiyaçları aldı.
Aybaba, talebeleri ve Fikret Orman bir hafta rahatlar.