Milli davamız Kıbrıs'la ilgili çok önemli gelişmeler oluyor son dönemde. Salı günü BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada bir kez daha KKTC'ye uygulanan ambargonun kalkması ve devlet olarak tanınması çağrısında bulunan Başkan Erdoğan'ın konuşması çok ses getirdi. Rusya'nın, Türkiye'ye jest olarak yorumlanan Kıbrıs'a atadığı büyükelçinin Müslüman olmasının ardından Rusya'dan KKTC'ye direkt uçuş yapılacağı haberleri de Başkan Erdoğan'ın bu adımlarının sonucu olarak yorumlandı. Biz de BM Genel Sekreteri Guterres ve Rum liderle yapacağı görüşme öncesinde New York'taki Türkevi'nde bulunan KKTC Konsolosluğu'nda görüştüğümüz Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile bu konuları konuştuk. İşte KKTC Cumhurbaşkanı Tatar ile görüşmemizden bazı önemli başlıklar:
RUSYA'DAN KKTC'YE UÇUŞ: Rusya'da KKTC'ye ilgi duyan çok sayıda insan ve şirket var. Bu anlamda çok önemsiyoruz bu gelişmeyi. Türkiye'nin her havalimanından Ercan Havalimanı'na 1974 yılından bu yana direkt uçuşlar var. Nasıl oluyor bu? Egemen bir devletin özgür iradesiyle aldığı bu kararı başkası sorgulayamaz. Ama diğer ülkeler Rumlardan çekiniyor. Çünkü tehdit ediyorlar. Buraya geleni Rum kesimine indirmeyeceklerini söylüyorlar ve Ortodoks akraba bağlılıklarını ortaya sürüyorlar. Hele Ukrayna Savaşı'ndan sonra Güney Kıbrıs tamamen AB ile birlikte hareket etmeye başladı. Ruslara da ambargo uyguluyor, Rus gemileri Kıbrıs limanlarına giremiyor. Rusların KKTC'ye doğrudan uçuş yapacağı yönündeki bu haberler olağanüstü hareketlilik getirmeye yetti.
Bu haber üzerine Rumlar panikledi. Rus büyükelçiyi çağırıp sormuşlar. Rum Dışişleri Bakanı, Rus bakan ile görüşmek için girişimde bulunmuş. Ben de buradan Sabah Gazetesi üzerinden bütün dünyaya özellikle bu Türkevi'nden Sayın Cumhurbaşkanı'mıza bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. BM'de yaptığı tarihi konuşmada, "Artık KKTC'nin tanınma zamanı gelmiştir" demiştir. Bu çok önemli bir dönemeçtir. Aynı zamanda o konuşmasının içerisinde "egemen eşitlik ve eşitlik" ifadeleri özellikle seçilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı'mız Kıbrıs Türklerine karşı yürütülen zulmün durdurulması gerektiğine işaret ediyor. Sayın Erdoğan'ın, "Uluslararası toplumun KKTC gerçeğini görüp tanıması gerekmektedir" sözleri, dünyaya çağdaş demokrasi, evrensel hak ve hukuk, özgürlükleri hatırlatıp "Siz bir ülkeye direkt uçuşun olmaması için karşı tarafın hamlelerine seyirci kalıyorsunuz" anlamına gelmektedir. Onların tutumu hangi insanlık değerleriyle bağdaşıyor?
ASLA DİZ ÇÖKMEYECEĞİZ: Onların amacı, KKTC hak ettiği ekonomik açılımlara fırsat bulmasın, KKTC halkı diz çöksün ve gidip Rum'a yama olsun. Asla bunları bizim kabul etmemiz mümkün değil; ne diz çökeriz ne de yama oluruz. Mücadelemize devam edeceğiz. Bugün Rumların arka plandaki entrikalarına, baskı ve uygulamalarına rağmen KKTC üniversitelerinde 144 ülkeden öğrenci var. 100'den fazla ülkede ticari işlerimiz var. Kıbrıs'a büyük yatırımcılar geliyor. Maraş'ın açılmasıyla bu ilgi daha da arttı. Pandemi şartlarına rağmen 2 yıl içinde 700 bin insan ülkemizi ziyaret etti. Bugün 30 bin olan yatak kapasitemizi önümüzdeki birkaç yıl içerisinde 40 bine, ondan sonra da 50 bine çıkaracağız.
2 DEVLET VE 2 HALK VAR: Cumhurbaşkanı Erdoğan "Kıbrıs'ta 2 halk ve 2 devlet var" dedi. Bunu duyanlar bir kez daha Rum tarafını eminim ki beyninin bir köşesinde sorgulamaktadırlar. Çünkü Rum'un siyaseti bunun tam tersi. Ama Erdoğan, "2 ayrı halk var dedi ve bu bizim en büyük dayanağımız. 2002'den sonra özellikle Tayyip Erdoğan liderliğinde Kıbrıs'a çok büyük yatırımlar yapılmıştır. Bir kere "su projesi, asrın projesi"dir. Sen eğer milyonlarca turist alacaksan Kıbrıs'a, bunu karşılayacak bir su yok. İşte getirilen o su sayesinde hem kendi insanımıza refah getirdik, hem tarımsal faaliyetimizi artırdık, hem de milyonlarca turist ağırlayabiliyoruz. Bu büyük proje Tayyip Erdoğan'dan evvel hep konuşuldu, ama kimse böyle büyük bir yatırıma cesaret edemedi. O yüzden ben tekrar tekrar teşekkür etmek istiyorum.
ÇÖZÜM İSTEMİYORLAR: Bir referandum yapıldı geçmişte uzlaşma noktasında. Kıbrıs Türkleri ile Türkiye'nin iyi niyetli olduğunu gösterdik, ama karşılığını hiç alamadığımız gibi bizi tırnak içinde aptal yerine koydukları için artık buna bir karşılık vermek lazım. Mehmet Ali Talat'ın cumhurbaşkanlığı döneminde benzer bir haksızlık daha yapıldı hatırlarsanız. Bir harita verdi ve o haritayı vermek bana göre büyük bir hataydı. Size çok önemli bir şey söyleyeyim, ben seçildiğimde envanterde o harita yoktu. Rum'da var, bende yok. Başka tavizler de verilmişti. Rumlar iyi niyetten yoksun yaklaşımlarıyla hiçbir zaman eşitlik temelinde anlaşmayı öngörmediler. Doğu Akdeniz'deki zenginlikleri paylaşma ve diğer noktalarda kaynaklara sahip çıkma anlamında Türkiye ve KKTC'nin birlikte olmasının önemi çok daha büyük. Sayın Erdoğan geçenlerde, "85 milyonu geçtik, artık biz 95 milyonuz" dedi. KKTC'yi de sayıyor yani. "Benim arkamda 95 milyon var" dedi. Biz aynı coğrafyayı paylaşan, hem kaderimiz hem gönüllerimiz bir aynı milletin evlatlarıyız.
ERDOĞAN'A YÜREKTEN TEŞEKKÜRLER: Her yıl eylül ayında New York'ta BM Genel Sekreteri ile görüşüyoruz ayrı ayrı. İlk kez geçen yıl üçlü bir zirve yapılmıştı. Bu yıl sanırım üçlü görüşme olmayacak, Rum kesiminin seçimi var. Ama biz bu görüşmeye çok daha güçlü giriyoruz. Sayın Erdoğan'ın BM'deki konuşması, Rusya ile ilgili gelişmeler, hepsi bizim elimizi güçlendiren şeyler. Global ölçekte Rusya-Ukrayna Savaşı dolayısıyla Türkiye'nin oynadığı rol de bize güç katıyor. Sayın Erdoğan'ın dünya liderliğinin pekişmesini, irade ve saygınlığının her geçen gün artmasını Rum ve Yunan ikilisi çok kıskanıyor. Bugün tanınma belki gecikebilir ama bir devletimiz var, cumhuriyetimiz var, özgürlüğümüz var. Pandemiye ve Ukrayna Savaşı'nın getirdiği bütün olumsuzluklara rağmen Doğu Akdeniz'de Türkiye ile işbirliği içerisinde bütün hedeflerimizi başarabilmek için yoğun bir çalışma içindeyiz. Türk kamuoyundan gördüğümüz ilgi, destek ve Sayın Erdoğan ile olan yakınlığımız, güçlü diyaloğumuzdan dolayı ben bir kez daha anavatanımıza ve Erdoğan'a yürekten teşekkür etmeyi borç bilirim.