Büyük Türkiye hedefinin bir hayal olmaktan çoktan çıktığını biliyoruz. Başkaları her ne kadar bunu görmezden gelmeye, bu büyük ülkeyi, bu büyük devleti, yapılanları küçümsemeye çalışsa da güneş balçıkla sıvanmıyor. Büyük ülke olmanın tek kriteri, kişi başına düşen milli gelirin bol sıfırlı olması değil! Dünyanın neresinde olursa olsun, dili-dini-ırkı-milliyeti ne olursa olsun devlet olarak, millet olarak elinizi nasıl ve ne kadar uzatabildiğiniz, sizin büyüklüğünüzün en önemli göstergesi.
Afrika'dan Afganistan'a, Suriye'den Ukrayna'ya nerede bir mazlum millet, nerede haksızlığa uğramış bir insan varsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok şükür ki orada, mazlumların yanında. Son olarak Rusya- Ukrayna Savaşı'nda devlet olarak izlediğimiz yol, Başkan Erdoğan'ın bir usta titizliğiyle işlediği denge diplomasisi, bütün dünya ülkeleri tarafından takdirle karşılandı. Ben bugün Başkan Erdoğan'ı değil, eşi Emine Erdoğan'ın ev sahipliğinde pazartesi akşamı milletin evinde tanıklık ettiğimiz çok özel buluşmada, bir kez daha bu ülkenin bir vatandaşı olmaktan duyduğum gururu ve sebebini paylaşmak isterim...
Türk kadınlarına ve kız çocuklarına okuma- yazma seferberliği, şiddete karşı duyarlılık, bağımlılıkla mücadelede farkındalığı geliştirme, geri dönüşümde bilinci artırma ve daha pek çok başlıkta sadece öncü ve önder değil, bir nefer olarak bizzat sahada çalışan Emine Erdoğan. Afrikalı çocuklar, Filistinli kadınlar ve çocuklar, Suriye'de savaş mağduru çocuklar-kadınlar ve son olarak Ukrayna'da savaştan dolayı yersiz yurtsuz kalmış, can güvenliği olmayan çocuklara sahip çıkan da aynı Emine Erdoğan.
Kendi deyişiyle, "zulüm nereden ve kime gelirse gelsin hiçbir ayrım yapmadan, zalimin karşısında durmakla mükellef" biri. Sadece kendisi ve ülkesi adına değil, tüm dünya adına istiyor bu duyarlılığı ve şöyle sesleniyor: "Uluslararası toplumun bazı savaşlar için gösterdiği güçlü refleksi, tüm insanlar için göstermesini diliyorum. Eğer beli bükülmüş insanlığı ayağa kaldıracaksak, bunu ancak akan tüm gözyaşlarını ayrım yapmadan silmeyi isteyerek başarabiliriz. Yıllardır Suriye'den yükselen acı feryatlar şimdi Ukrayna'dan dünyaya yayılıyor. Filistin'de bu yüzyılın en büyük yarası olarak hâlâ kan akıyor. An itibarıyla dünyada aktif devam eden onlarca savaş var ve artık hiçbirimizin böyle bir dünyada yaşamaya tahammülü yok."
NOBEL'İ HAK EDİYOR
Emine Erdoğan'ın, pazartesi akşamı Külliye'de, çocukluğumuzun ramazanlarını da hatırlatan ve tamamen çocuklara özel bir iftarda, evinden yurdundan koparılmış savaş mağduru Ukraynalı ve Kırımlı 70 çocukla birlikte çok duygusal anlar yaşandı. Ukrayna'da savaş başladığından bugüne kadar geçen kısa sürede 4 milyon 600 bin kişi Avrupa ülkelerine sığındı, 13 milyon kişi güvenlik riskleri sebebiyle çatışma bölgelerinde hâlâ mahsur. Yüzlerce sivil hayatını kaybetti. Emine ve Tayyip Erdoğan, savaş başlamadan sadece iki hafta önce Ukrayna'daydı. Emine Hanım, savaşın başlamasından çok kısa bir süre sonra Ukrayna first lady'si Olena Zelenska'nın davetiyle bir video mesaj yayımladı.
Dünya genelinde "savaşın bitmesi ve barışın bir an evvel gelmesi için çağrı yapan" ilk lider eşi olan Emine Hanım, yine Olena Zelenska'nın gönderdiği bir mektup üzerine, Ukraynalı yetim çocukların Türkiye'de misafir edilmesi için bir girişim başlattı. 772 Ukraynalı çocuğumuzu misafir ediyoruz. Bugün aralarında soydaşlarımızın da bulunduğu Ukrayna'dan gelen yaklaşık 2 bin kardeşimiz ülkemizde konaklıyor. Türk Devleti'nin denge politikasının yanında, en başından bu yana insani politikayla tüm dünyaya mesajlarını verirken, "Devlet Ana" sözünü sonuna kadar hak eden bir lider eşi olarak Emine Erdoğan'ın Nobel Barış Ödülü'ne layık olduğu gün gibi aşikârdır.
1944'TEN 2022'YE AYNI İNSANLIK DRAMI
Emine Hanım'ın iftar yemeğinin en özel konukları olan Ukraynalı ve Kırımlı çocuklarımızın Türkçe seslendirdikleri Çanakkale Türküsü, salondaki duygu yoğunluğunu da artırdı. Hemen ardından 2016 yılı Eurovision birincisi Ukraynalı sanatçı Jamala'nın sahne aldığı gecede söylediği sözler, sessiz ama en güçlü bir çığlıktı tüm dünyaya. Sesiyle tüm dünyayı gezerek Ukrayna'nın ve Kırım'ın bağımsızlığı için mücadele eden Jamala, "Her insanın kendi evinin olması ne kadar önemli. Kırım'da etnik soykırım yaşandığını biliyoruz. Türkiye'ye minnettarız, bize kapısını açtı, bizi korudu. Yaşasın Türkiye, yaşasın Ukrayna" derken, Eurovision'da birinci olduğu gece ilk telefonu Ukrayna Devlet Başkanı'ndan, ikinci telefonu da Erdoğan'dan aldığını şu sözlerle anlattı: "Sayın Tayyip Erdoğan beni tebrik ettikten sonra aynen şöyle dedi: Bugün sadece sen değil Türk dili de kazandı. Bu açıdan kazanman çok daha önemliydi." Jamala'nın bundan 6 yıl önce Eurovision yarışmasını kazandığı şarkı çok çarpıcı bir gerçeği de ortaya çıkardı. 1944 yılında Kırım Tatarlarının sürgünü ve büyükannesinin yaşadığı trajediyi konu eden 1944 isimli şarkının sözleri, bugün de Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle sürgüne zorlanan masum çocukları ve kadınları anlatıyor:
Yabancılar geldiğinde evlerinize gelecekler
Hepinizi öldürecekler ve diyecekler ki:
Biz suçlu değiliz...
Aklınız nerede? İnsanlık ağlıyor
Tanrı olduğunuzu sanıyorsunuz, ama herkes bir gün ölür.
Ruhumu geri almayın, ruhlarımızı...
Gençliğime doyamadım, ben bu yerde yaşayamadım
Gençliğime doyamadım, ben bu yerde yaşayamadım...
Bir gelecek inşa edebiliriz
İnsanları yaşamak ve sevmek için özgür oldukları yerde
En mutlu zaman
Kalbiniz nerede? İnsanlık ayağa kalk!
Tanrı olduğunuzu sanıyorsunuz
Ama herkes bir gün ölür
Ruhumu geri almayın... Ruhlarımızı...