Siyasetin özünde tartışma vardır. Yollar bazen birleşir, bazen ayrılır. Bu, aynı partide siyaset yapanlar için de geçerlidir, başka partilerde olup birlikte yol yürüyenler için de. Temel sağlamsa aynı yolda uzun süre yürürsünüz. İdeolojik temel kadar devlet-millet-vatanbayrak gibi kutsal değerler üzerine inşa edilmiş siyaset birlikteliklerinde gerçekten samimiyseniz o yoldan dönüş olmaz. Cumhur İttifakı'nın 15 Temmuz darbe kalkışması sonrasında birlikte çıktığı yol da böyle bir yoldur
Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli'nin her fırsatta dile getirdiği bu sağlam temel, sarsılmaz bir güç ve kudret etkisindedir. Millet İttifakı ortakları da en başından bu yana böylesine milli bir şuurdan ziyade, Tayyip Erdoğan'ın siyasetten uzaklaştırılması üzerine inşa edilmiş ve sadece seçimlerde kullanılmak üzere bir seçim birlikteliği oluşturduklarını her fırsatta dile getirdiler. Yani sağlam bir temelden ziyade bir kişiye karşı oluşturulmuş güç birliği demek daha doğru.
Ama öyle konular var ki burada sergilenen tavır, bu ortakları Katolik nikâhıyla birbirine bağlıyor. Bilirsiniz, Katoliklerde boşanma olmaz, evlilik gerçekleştiği an onu kimse bozamaz. Mahkemeye gidip boşanabilirler ama kilisede gerçekleşen nikâh ölene kadar bozulmaz. Günlük konuşma dilinde olduğu kadar siyasette de kullanılır bu deyim. Normal zamanda kıyamet koparması gereken bir iddiaya karşı CHP ve İP liderlerinin tavrı, Katolik nikâhını tekrar hatırlattı bana. Ne miydi o?
Hatırlayacaksınız, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 3 hafta kadar önce bir iddia ortaya atıp CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun FETÖ lideriyle telefonda görüştüğü ve 6'lı masada kaleme alınan bildirinin, kamuoyuna açıklanmadan önce CHP'li eski bir büyükelçi tarafından Ankara'daki bir Avrupa ülkesinin büyükelçiliğine gönderilerek düzeltmeler yaptırıldıktan sonra işleme konulduğunu söyledi.
Bununla ilgili ilk cevap Kılıçdaroğlu'ndan değil, her nedense İP lideri Meral Akşener'den geldi. Şimdi gelelim kulislere ve neden Katolik nikâhı yakıştırması yapıldığına...
6'lı masada kaleme alınan bildiri, kamuoyuna açıklanmadan önce CHP'li eski Büyükelçi Ünal Çeviköz tarafından Alman Büyükelçiliği'ne sunulur. Yeteri kadar AB ve demokrasi vurgusu yapılmasına yönelik düzeltmeler gerçekleşir ve bildiri kamuoyuna açıklanacak şekilde onaylanır. Bu bilgi, hükümet kanadına geldiğinde Bakan Soylu tarafından (isimler verilmeden) kamuoyuyla paylaşılır ve Kılıçdaroğlu'nun bir açıklama yapması adına soru şeklinde sunulur.
Kulislere göre, Bakan Soylu'nun bu açıklamasıyla 6'lı masada "kıyametin kopacağı", hatta İP lideri Akşener'in masadan kalkacağı tahminleri yapılır. Ama kişileri ve siyaseti bilenler, bu durumun asla olmayacağına iddiaya bile girer. İlginçtir Kemal Bey'den ve masadaki diğer liderlerden değil, sadece Meral Hanım'dan açıklama gelir. Keza kişileri ve siyaseti bilenler haklı çıkmıştır. Hatta Akşener'in "tarafını keskin şekilde belli etmek adına" daha da ileri giderek açıklamanın dozunu artırdığı yorumları yapılır siyaseti bilenler tarafından.
6'lı masanın büyükelçi onaylı bildirisiyle ilgili konunun asıl muhatapları tarafından henüz bir adım atılmadı. Sordum soruşturdum, Kemal Bey veya CHP, Bakan Soylu ile ilgili "Bu iddialar doğru değildir. İddiayı ortaya atan ispatlamakla yükümlüdür" diyerek yasal süreç başlatmamış. Ama Katolik nikâhındakilerden ses geldi, gelmeye de devam ediyor. Kulislere kulak verdiğinizde büyükelçi onaylı bildiri olayında daha epey gelişme bekleniyor. Gelişmeleri hem izleyip hem sizlere aktarmaya devam edeceğiz.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz