CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" çıkışının samimiyetten ne kadar uzak olduğu her geçen gün biraz daha anlaşılıyor. Cumhuriyetle yaşıt partisinin "hafızası" konumundaki kişileri tek tek partiden gönderen Kemal Bey, buna karşılık "CHP kapatılsın, vakıf olsun" diyenleri baş tacı yapmakta, partinin en yetkin yerlerinde görev vermekte son derece istikrarlı ilerliyor.
Son olarak, yaşamının 45 yılını CHP'nin hemen her kademesinde görev alarak geçirmiş ve 12 Eylül döneminde kapatılan partisi 9 yıl sonra açıldığında ilk olarak geçen 3 milletvekilinden biri olan Mehmet Sevigen'i de ihraç etti. Gerekçesi de kendisini eleştirmesi. Partisinde bugün söz sahibi olanların "Libya'da ne işimiz var" demelerine karşılık, "Hükümetin Libya ile yaptığı anlaşma yerinde ve doğrudur" dediği için.
Buna karşılık Kılıçdaroğlu, başörtülü kadına yönelik iğrenç ifadeler kullanan Tanju Özcan ile seçmene ağza alınmayacak küfürler eden Alim Karaca'yı ihraç etmek, ceza vermek yerine top çevirerek kamuoyuna unutturmaya çalışıyor.
Çok değil, bundan sadece 20 yıl önce 2 Kasım 2001 tarihinde dönemin Genel Sekreteri Önder Sav imzasıyla 81 il ve ilçe teşkilatlarına gönderilen bir genelgeyi hatırlatmak isterim. 2001 ekonomi krizinin ve banka hortumlamalarının yaşandığı o dönemde, CHP'nin en yetkili kurulları şöyle bir karar alır ve kimlerin ihraç edileceğini kayda geçirir:
"Son günlerde ülkemiz ve toplumumuzun gündemini yolsuzluk, bilinçli olarak batırılan ve içleri boşaltılan banka rezaletleri, haksız kazanç elde edenlerin iç karartıcı görüntüleri oluşturmaktadır. Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırmalar, siyaseti de kamu yönetimini de kirletmeye, insanlarımızı umutsuzluğa sevk etmeye başlamıştır. Yolsuzluk yapan, haksız kazanç elde eden, rüşvete veya bu işlere bulaşan kişiler veya kuruluşlarla işbirliği içinde olduğu belirtilen her kademedeki CHP üyeleri ile yerel yönetimlerdeki başkan ve meclis üyelerinin CHP ile ilişkilerini derhal kesmelerine, istifa ederek bulundukları görev yerlerini boşaltmalarına, yapmadıkları takdirde de haklarında en hızlı yoldan ve gecikmeden her türlü yaptırım ve disiplini uygulamaya oybirliği ile karar verilmiştir."
Son 10 yılda CHP içinde olan biten ne peki? Yolsuzluk yapan ya da yaptığı iddia edilen belediye başkanları ve meclis üyeleri ile ilgili hiçbir işlem yapılmadığı gibi, bu konuda süreci başlatan yargı ve polise etmedikleri hakaret kalmıyor. Tam tersine bu isimler tekrar aday yapılıp sahip çıkılıyor. Kendi partililerine, kendi konumlarını kullanarak taciz, tecavüz ve tehdit edenler cezalandırılmak bir yana yerlerinde tutuluyor.
PKK-YPG'ye terörist diyemeyenlere, partinin en yetkili kurullarında en tepe yönetiminde görev veriliyor.
"CHP kapatılsın" diyenler ya genel başkan yardımcısı ya da il başkanı yapılıyor. Bu partiye bir gün bile hizmeti olmamış ve siyasi ömürlerini CHP ile mücadeleye adayan, Atatürk'e kefere diyenler, kadın kotası üzerinden PM üyesi yapılıyor.
Ama tüm bunlara karşılık Yılmaz Ateş gibi, Mehmet Sevigen gibi CHP'lilikleri, ulusalcılıkları tartışılmayan, partinin hafızası konumundaki kişiler kapı dışarı ediliyor. Yani bugünkü CHP yönetimi için bir Mehmet Sevigen bir Cihangir İslam, bir Yılmaz Ateş de bir Mehmet Bekaroğlu etmiyor ya... Gerisini siz düşünün.