Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Global tefecilere inat!

Tarihi bir dönemden geçiyoruz ve belki de tarih yeniden yazılıyor içinden geçtiğimiz şu günlerde. Gelişmelerin sıcaklığıyla tablo bazıları için şu an net olmayabilir, ama aklıselim ve objektif baktığınızda ne demek istediğim daha net anlaşılabilecek. Tankla, topla, tüfekle, vesayet odaklarıyla başaramadıklarını bu sefer bir kez daha ekonomi üzerinden başarmaya çalışıyor aynı mahfiller. Döviz silahını kullanarak siyasete diz çöktürmeye çalışanların asıl hedefi çok açık: Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti.
Hadi daha açık söyleyeyim; bu global tefeciler, dünyada ve Ortadoğu'da yeniden çizdikleri coğrafyalarda söz dinlemeyen yeni Türkiye yerine, kurdukları masalarda istedikleri yere istedikleri rolde oturttukları eski Türkiye yeniden gelsin diye bu savaşı başlattı. Çok açık bir şekilde savaş diyorum; çünkü bunun başka bir izahı olamaz. Ya yatırımdan, üretimden, büyümeden vazgeçecektik ya da tarihi bir mücadeleyi göze alacaktık. Başkan Erdoğan'ın deyişiyle "Ekonomik Kurtuluş Savaşı"nı en kısa anlatan ifade bu olsa gerek. Gerçekçi hiçbir veriye ve piyasa karşılığı olmayan göstergelere dayanmayan dalgalanma ve sıçramaların hiçbir ekonomik verilerle açıklanması mümkün değil.
İki yılı aşkın süredir tüm dünyayı esir alan pandemi nedeniyle enflasyon sorunu yaşanıyor. Bizim de bu sarmalın içinde olmamız, ama diğer ülkelere bakıldığında çok daha kontrollü etkilenmemiz gayet doğal. Bu mücadelede hükümet bir tercih yaptı: Faizi düşük tutarak yatırımcıya daha cazip bir ortam hazırlamak ve büyümeyi üreten ekonomi üzerine kurmak. İşte, global tefecilerin istemediği de bu zaten.
Dışa bağımlılığı devam eden, üreten değil sadece tüketen ve pazar durumunda olan bağımlı bir Türkiye istedikleri için bu modele karşı savaş başlatıldı. Bu saldırılara aşinayız aslında biz. Hatırlayın, yüzde 4.5 ile faizlerin en düşük olduğu Gezi döneminde çıkan olaylar, sosyal patlama girişimleri, ekonomik her adımı durdurmaya yönelik girişimler ve darbe kalkışmalarıyla karşı karşıya kalan Türkiye'de asıl hedef; ekonominin silah olarak kullanılması idi.
Bugün de tüm dünyada ciddi bir borç sıkıntısı yaşanırken, Türk ekonomisinde özellikle borç oranına bakıldığında ciddi imkânların olduğunu görüyoruz. Bu da Türk ekonomisinin sağlam temellere oturduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, bugün kurdaki oynaklığın Türkiye ekonomisi gerçekliğini yansıtmadığı, doğal olarak tek bakılması gereken parametrenin kur değil diğer göstergeler de olduğu ortada.
Pandemi döneminde bir kez daha görüldü ki üretemeyen Amerika, üretemeyen Avrupa, Türkiye'yi üretim üssü olarak konumlandırdı. Sadece ABD ve Avrupa değil, iki gün önce BAE ile yapılan 10 milyar dolarlık yatırım anlaşmasında da görüldüğü üzere aslında daha geniş bir coğrafyada Türkiye'nin yatırım için bir çekim merkezi olduğu anlaşılıyor.
Şunu unutmamalıyız ki; dışa bağımlı bir ekonominiz olduğu sürece tam bağımsızlıktan söz etmeniz mümkün değil. Hatırlayın, ABD'den yaptırım ve ekonomik ambargo tehditleri aldığımız dönemde savunma sanayiimizin ne kadar yükseldiğini ve yerli üretimde ne kadar önemli yerlere geldiğimizi. (Özellikle savunma sanayiinde yüzde 20'lerden yüzde 70'lere sıçrayan yerlilik oranı bu dönemde dünyaya parmak ısırttı.)
Bugün ekonomide verilen kurtuluş savaşı hepimizin ortak çıkarınadır. Piyasadaki ciddi manipülasyonlar ve birilerinin haksız kazanç oyunlarının amacının siyasi olduğu çok açık. Ama Türkiye ve Türk milleti, sağlam adımlarla bir ve beraber bu oyunu da bozmayı başaracaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA