Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

O’nun gözleri...

Her 10 Kasım'da aynı fotoğrafa bakıp yazıyorum yazımı. Kişisel yaşamımda Atatürk'ün yeri çok ayrıdır, milyonlarca insanda olduğu gibi. Liderliği ve kişiliği kadar fotoğraflarından da olsa ayrı bir karizma, ayrı bir yaşanmışlık görürüm O'nda. Ve binlerce Atatürk fotoğrafı içinde beni en çok etkileyen fotoğrafı hep aynıdır, çalışma odamın duvarında asılıdır.
Bir balkon demirine dayanmış, o güzelim mavi gözleriyle gökyüzünü seyrediyor. Bu fotoğrafa her gün bıkmadan bakıyorum. Ve her bakışımda hayretler içinde kalıyorum. Çünkü, tam 83 yıl önce ebedi âleme göç eden ve kendi deyişiyle "naçiz bedeni toprak olmuş" bir kişi, bir fotoğraf üzerinden nasıl olur da zamanı ve mekânı anlamsız hale getiren bu bakışı atabilir?

Bir radar gibi ufku tarıyor gözleri o fotoğrafta. Ne yaptığını, nereye baktığını 83 yıl sonra bugün bile görebiliyorum. Koskoca bir millete emanet edilmiş o bakışlar çünkü. Fani Mustafa Kemal Atatürk'ün bakışları değil, ülkesi ve milleti için ufukta güvenli bir yer arayan bir dünya liderinin bakışları onlar. O yeri de bulmuştu, güzel mavi gözlerine sinmiş olan huzurdan anlıyorsunuz bunu. Peki, neresiydi o yer?
Geriliğin her türünden kurtulmuş bir vatandı her şeyden önce. Bağımsız, tam bağımsız, onurlu bir ülke. Muasır medeniyetin üzerine çıkmış bir ulus. Tebaa olmanın hakirliğinden, vatandaş olmanın kudretine erişmiş bir toplum. Kendi kaderine kendisi hükmeden bireyler...
Ve kadın... Türk kadınının onurlu bir makamı var o bakışlarda ve bakışların gösterdiği hedefte. Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verildiği tarih (1934), Batılı devletlerin pek çoğundan onlarca yıl önce yani. Yüreğimi delip geçen o çelik mavisi bakışlardaki değişim ve dönüşüm gücünün kanıtıdır Türk kadını için yaptıkları. Ve o bakışlar, O'nun gözlerinden yayılan ışık, benim yolumu da, Türk kadınının yolunu da sonsuza kadar aydınlatacak biliyorum...
O'nun bizler için ufukta gördüğü hedeflere tek tek ulaşıyoruz. Türkiye, uygar dünyanın onurlu bir parçası olmaya devam ediyor her geçen gün. O'nun ilkelerinden, hedeflerinden bizi koparmak isteyenler, karşılarında koskoca bir milleti buldu her daim, bulmaya da devam edecek. Şu basit soruyu soralım hepimiz kendimize: "Atatürk 1938'de mi daha güçlüydü, 2021'de mi?"
Elbette bugün çok daha güçlü Atatürk ve onun emanetleri. 2023'te, 2071'de daha da güçlü olacak, olacağız. O'nun açtığı yolda ilerlerken sözlerle değil, ortaya konulan eserler ve icraatlarla her geçen gün biraz daha güçleniyoruz. Sözde değil özde Atatürkçülük de budur zaten...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA