"Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu ilk yıllardı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın kutlandığı başkent Ankara'da bir vatandaş, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret ettiği için gözaltına alınır. Olayı öğrenen Atatürk'ün yaveri konuyu derhal Gazi Paşa'ya aktarır: "Paşam, vatandaş size hakaret etti. Polis kişiyi gözaltına aldı. Mahkemeye verilecek. Emredin Paşam." Atatürk biraz düşündükten sonra yaverine; "Şu bana hakaret eden vatandaşı bir getirin de derdi neymiş öğrenelim" der. Yaver selam durur ve kısa süre sonra Atatürk'e hakaret eden kişi, polis nezaretinde huzura getirilir. Atatürk, orta yaşlı kişiye döner ve: "Efendi, bana hakaret etmişsin, söyle bakalım niye hakaret ettin bana?" der. Adam Atatürk'ü karşısında gördüğü için biraz şaşkındır ama birkaç dakika sonra kendine gelir ve başlar anlatmaya: "Atam, ben sizi görmek için köyümden çıktım, kimi eşeğe bindim, kimi yürüdüm. Meclis'in önüne geldim, cigaramı yakacağım tütün kağıdım bitti. Sağa bak sola bak derken hiçbir dükkanda cigara kağıdı bulamadım. O sırada siz de Meclis'ten çıktınız. 'Ulan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda Atatürk'ü görmeye geldim ama cigaramı yakacak kağıt yok. Cumhuriyet var, cigaranın kağıdı yok. Ben böyle ......ne yapayım' dedim." Atatürk hakaret eden vatandaşa döner: "Bak Efendi, sigara kağıdın yoksa şuradan bir gazete sayfasından kes üstüne epeyce tükür ki kağıt nemli nemli olsun. Sigarayı içine sar. Ateşini de ben yakayım. Sigaranı bir güzel tüttür. Benim hayatım, savaşlarda geçti. Cephede sigara kağıdını nerede bulacağız! En keyifli sigara böyle içilir. Yaverim sana şimdi sigara kağıdı verecek, tütünün zaten var. Bu çakmak da benden sana hatıra olsun. Her yaktığında beni hatırla. Hadi sana iyi yolculuklar, ananın da ellerinden öp benim için. Evlatlarına da bir güzel anlat bu olanları."
Hikaye, meslektaşım Emre Aygen'den. Malum; İp'li Lütfü Türkkan'ın, Bingöl'de partisinin HDP ile birlikte hareket etmesine tepki gösteren şehit abisine, annesi ve kızkardeşi üzerinden ettiği küfür, siyaset yapma tarzı ve üslubu açısından gelinen noktayı bir kez daha tartışma konusu yapmasına sebep oldu. Atatürk'ün bile kendisine küfür eden vatandaşa muamelesine bakın bir de Türkkan'ın hem de şehit abisine layık gördüğü muameleye bakın!
Türkkan'ın bir şehit yakınına, cinsiyetçi ifadelerle ettiği küfür kadar, partisinin kadın Genel Başkanı Meral Akşener'in bu olay karşısında başta kadınlar üzerinden yürütülen bu iğrenç ifadelere karşı tepkisini göstermemesi ve partilisi bir vekilin bir şehit yakınına reva gördüğü tavra yönelik sadece Grup Başkan Vekilliği görevinden alması, disiplin ya da ihraç mekanizmasını çalıştırmaması da tartışılıyor. Kendisi gibi bir kadın, bir anne olan şehit İsa Gürmen'in annesi ise bu olayla hem evladını kaybetmenin acısını 24 yıl geçse de ilk günkü kadar tazeledi hem de üzüntüsünü şu sözlerle dile getirdi: "Tahir, kardeşinin şehadetinin acısını hala yaşıyor. Bir şeyler söylemiş, kalkmışlar hakaret etmişler. Şehit ailelerini herkesin sabırla dinlemesi lazım. Hakaretle değil! Tahir'e yapılanlara öyle çok üzüldüm ki, sabaha kadar gözüme uyku girmedi!"
Siyaset ve ideolojiler üstü şehadeti yaşayan şehitlerimizin, başta anneleri ve evlatları olmak üzere aileleri hepimizin başının tacı olması gerekirken, onlara küfrü layık görenler de, onlara ses çıkarmayanlar da, onlara sahip çıkaranlar da bizden değildir...