Türklerin bilinen üç bin yıllık bir geçmişi var. Bin yıldır yaşadığımız bu topraklar üzerinde asırlar süren Osmanlı'dan sonra bir de devlet kurduk ve 98 yıl önce kurduğumuz bu devlete Türkiye Cumhuriyeti Devleti dedik. Henüz yaşı genç sayılsa da destansı bir hikâyesi vardır genç Cumhuriyet'in... 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu'nun parça parça eritildiği dönemdir kurtuluş hikâyesinin başlangıcı. Bin yıllık Türk yurdunun tapusu talep edildi bizden. Hem de hiç utanmadan, hiç sıkılmadan...
"Aldığımız fiyata veririz" dedik onlara... Aldığımız fiyat da, bin yıldır döktüğümüz kanın bedeliydi! Ama bunu ödeyecek ne para ne de bir bedel vardı... Biliyorduk ki bu toprakları vatan yapmak için ödediğimiz bedeli, hiçbir Allah'ın kulu ödeyemezdi. Nitekim ödeyemediler de...
O yoksul, yıkık Anadolu, varını yoğunu döktü ortaya. İzmir Körfezi, son Yunan askerini yuttuğu gün, Anadolu'nun sonsuza kadar Türkler için vatan kalacağı, tüm dünyanın saygı göstereceği bir gerçek olarak tarih tarafından tescillenecekti. Bir Kurtuluş Savaşı vermiştik biz. Çocuğuyla, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle topyekûn millet olarak, şanlı ordumuzla birlikte verildi bu mücadele. Zaferle çıkılan bu savaştan sonra yepyeni bir devlet kurulmuştu.
Bu devlet, babadan oğula geçen bir yapılanmadan, tarihte hiç tecrübe etmediğimiz "halkın kendi kendini yönetmesi" esasına dayalı, yani millete dayalı, millet egemenliğine dayalı Cumhuriyet idaresine geçecekti. Egemenliğin kayıtsız şartsız millette olması, Cumhuriyet'in temel kaidesiydi. Ve bu devlet için tam bağımsızlık, olmazsa olmaz temel kavramdı.
Ve 29 Ekim 1923'te, imkânsız gibi görünen şeyi başaran büyük önder Mustafa Kemal Atatürk... O'nu anlamayanlar, anlamak istemeyenler oldu. Ama bugün büyük dâhinin aldığı kararın ve Türk milletini yönlendirdiği yeni istikametin ne kadar doğru olduğunu her gün görüyor, yaşıyoruz. At nalı çivisi ithal eden bir Türkiye'den, bölgesinde ve dünyada söz sahibi olmuş, dünyanın ilk 15 ekonomisi içindeki bir ülke haline gelmek kolay mı?
İnsan olmanın, birey olmanın, başı yukarıda olmanın gururunu yaşatan gerçek; Cumhuriyet'tir... Ve, rakamlara takılmadan genç ya da tecrübeli Cumhuriyet'in en büyük göstergesi de yaptığınız eserler, sonraki nesillere bıraktığınız mirastır. Bilimden teknolojiye, sanayiden kültüre bütün alanlarda yapılan eserlere baktığımızda, bizden sonraki nesillerin fikri hür, vicdanı hür, gururla yaşayacağı bir Türkiye görüyorum ben.
Dün, Başkan Erdoğan'ın açılışını yaptığı İstanbul Atatürk Kültür Merkezi (AKM) bu eserlerin en simge olanlarındandır. Kültür ve sanat hayatının yanında kentlilik bilincinin önemli bir parçası olan AKM, iki buçuk yıllık bir sürede dünya kenti İstanbul'un yeni simgelerinden biri olarak kapılarını açtı.
25 bin kitaplıklı muhteşem kütüphanesi, Çocuk Sanat Merkezi, Kültür Sokağı, Tasarım Dükkânı, Yeşilçam Sineması ile sadece opera binası değil, tam bir kültür merkezi. Cumhuriyet Bayramı gibi anlamlı bir günde bu muhteşem eseri bizlere kazandıran başta Başkan Erdoğan olmak üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığı, mimar ve çalışanlar her tür alkışı hak ediyor...