Aşı olmak ya da olmamak... Elbette bütün mesele bu değil, ama inanın meselenin en önemli boyutu bununla ilgili. Güncel rakamlara göre dünya genelinde bugüne kadar 5 milyar 700 milyondan fazla insan aşı oldu. Bunların yüzde 41'i de en az bir doz aşı olanlar. Her gün ortalama 30 milyon insanın aşı olduğunu düşünürsek, bu illet hastalıkla mücadelede önemli bir aşamaya gelindiğini de kabul etmek gerekiyor.
Türkiye'de en az bir doz aşı olanların sayısının 50 milyonu geçmesi de sevindirici. Ve ne mutlu ki her geçen gün bu sayı biraz daha artıyor. Aşı olmak elbette her insanın kendi tercihi, ama bu tercihinin, başta kendisi ve en sevdikleri olmak üzere başkalarının hayatını da riske atıyor olduğunu unutmamak gerek.
Son olarak bir meslektaşımızı kaybettik. Geçmişte Sabah'ta muhabirlik yapan Tansel Semerci, henüz 52 yaşındaydı Kovid-19'a yenildiğinde. Aşı olmaya karşıydı ve olmadı. Sevdikleri, dostları onu ikna etmek için çok uğraştı, ama maalesef aşı olmayı reddetti ve bu hastalık onu 10 gün içinde bu dünyadan aldı.
Bu gibi örnekler öyle çok ki, en yakınımızda olunca bir kez daha uyarmak istedim. Aşıya karşı olmanın bilimsel ne tür bir karşılığı var, tatmin edici bir şey duymadık henüz. Kategorik olarak bunu savunanlar bilsinler ki başta kendileri ve sevdikleri olmak üzere herkesin hayatını riske sokuyorlar.
ÖZLEM TÜRECİ DİYOR Kİ...
Geçen hafta İzmir'deki sağlık temalı ilk üniversite olan İzmir Tınaztepe Üniversitesi'nin, Galen Bilim Günleri kapsamında çok özel bir konuğu vardı. Kovid-19'la mücadelede en etkin aşı olan BioNTech'i bulan Türk asıllı doktorlardan Özlem Türeci, mRNA aşıları konusunda ilk kez canlı olarak süreci anlattı
Alanında en etkin bilim insanlarından Prof. Dr. Mehmet Öztürk'ün moderatörlüğünde yapılan söyleşide Özlem Hoca, eşi Prof. Uğur Şahin ile birlikte 2012 yılından bu yana kanserli hücrelerle mücadele için üzerinde çalıştıkları mRNA aşısına, Kovid-19 sebebiyle ara verip bugüne kadar yaptıkları bütün çalışmaları ve aşıyı nasıl bulduklarını anlattı.
Son derece mütevazı tavırlarıyla dikkat çeken Dr. Özlem Türeci'nin anlattıklarından anladığım kadarıyla, Kovid aşısını üretmek önceki çalışmalarından dolayı onları o kadar zorlamamış. Ama bundan sonra hedefleri, bıraktıkları yerden devamla kanserle mücadele için bir aşı ya da ilaç bulmak.
9 yıldır sürdürdükleri klinik çalışmalarında 400'den fazla hasta üzerinde çalışılmış ve önemli bir noktaya gelinmiş. Bir Türk kadın bilim insanı olarak Dr. Özlem Türeci'yi dinlerken bir kez daha gururlandım. 120'den fazla ülkeye bugüne kadar 1 milyar 400 milyon doz aşı gönderen bu karı-kocanın, kendilerini bilime ve insanlığa adamaları, ayrıca Türk kimliklerini unutmamış olmaları çok kıymetli.
Nobel Ödülü'nün bu yılki en yüksek adaylarından biri oldukları düşünüldüğünde de gururumuz daha fazla artıyor. Geçenlerde bir röportajda, "Ehliyetim yok, trafikte zaman harcamak istemiyorum. Gideceğim her yere bisikletle gidiyorum. Evimde televizyon yok, buna ihtiyaç da duymuyorum" diyen Prof. Uğur Şahin'in bu sözleri, aslında hepimize ders niteliğinde...