Türkiye'nin tüm insanlık için ortaya koyduğu adalet arayışının yer aldığı çok değerli bir eser olan Başkan Erdoğan'ın kaleme aldığı "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" kitabı, geride bıraktığımız pazartesi gününden itibaren Turkuvaz Kitap tarafından okuyucu ile buluştu. Erdoğan'ın, tüm dünyanın gözleri önünde "Dünya beşten büyüktür" diyerek ilan ettiği bu anlayışın ne kadar önemli olduğu, her geçen gün yaşanan yeni bir insanlık dramıyla bir kez daha anlaşılıyor.
Adaletsizlik, mülteci krizi, uluslararası terörizm ve İslam karşıtlığı başta olmak üzere siyasetin açmazlarına her fırsatta işaret eden Erdoğan, çözümü de anlatıyor: Çifte standardı bir politika haline getiren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde kapsamlı bir reform. Temsilde adaletin sağlanması ve veto imtiyazının kaldırılmasıyla BM'nin gerçek işlevini yerine getirebilmesi mümkün.
"Çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyada hiç kimse masum değildir" diyen Erdoğan'ın Türkiye'nin özellikle son 20 yılda üstlendiği rolü anlattığı şu cümle çok kıymetli: "Merhametini yitirmiş bir çağda bizlere adaletin temsilcisi, vicdanların sesi olma sorumluluğu düşüyor."
Bir solukta okuyacağınıza emin olduğum bu kitap, her cümlesi ve sayfasıyla başucu ve başvuru kitabınız olmayı çoktan hak ediyor.
***
YEMEK, BİR MİLLETİN KİMLİĞİDİR
Yemek ve sofra kültürü, bir milletin kimliği gibidir. Hele ki bizim gibi yüzyıllara dayanan köklü bir gelenekten geliyorsanız, bu kimliğin gözümüz gibi korunup kollanması ve sonraki nesillere aktarılması çok ama çok önemli. Topluma, geleneğe ve geleceğe dair her konuda son derece duyarlı olan Emine Erdoğan'ın himayelerinde çok değerli bir eser kazandırıldı bu alanda.
Geçen hafta İstanbul'da ilk lansmanı yapılan "Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı" isimli kitap, sadece zengin Türk mutfağını anlatmakla kalmıyor, sürdürülebilir ve sağlıklı mutfak bilgilerinin verilmesi açısından da çok önemli bir hizmet sunuyor. Proje koordinatörlüğünü Ebru Erke'nin yaptığı, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı işbirliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle geniş bir akademisyen ve her biri marka olmuş şeflerin yer aldığı son derece prestijli bu kitap, 5 dile çevrilip hem satışa sunulacak hem de dünyanın önemli kütüphanelerinde yerini alacak.
Emine Erdoğan'ın "gastrodiplomasi" olarak isimlendirdiği bu önemli eserin, siyasetin dışında Türk kültürünün tanıtımında çok önemli bir işlev göreceği çok açık. Sade ve anlaşılır bir dille yazılan kitap, Türk mutfağının sağlıklı, geleneksel, atıksız yönünü ve günümüzde öne çıkan değerleri yansıtması bakımından da önemli.
"Söz uçar yazı kalır" diyen atalarımız boşuna söylememiş. Böylesine derin ve kıymetli bir varlığımızın, yemek kültürümüzün dünden bugüne ve yarına sadece kendi evlatlarımıza değil dünyaya aktarımında bu kitabı çok önemsiyorum. Toplumda yardımlaşmanın ve maneviyatın en canlı yaşandığı yerlerin başında sofra kültürü gelir.
Sünnet, düğün, cenaze gibi en güzel günümüzde de en kötü günümüzde de toplum olarak bir arada olduğumuz özel anlardır sofralar. Eğer bu sofra kültürünü, bir milletin kimliği olarak kabul ediyorsak, bu kimliğimizi en doğru haliyle en geniş kesimlere aktarabilmek adına ortaya konulan bu eserde emeği ve katkısı olan herkese gönülden teşekkürler.