Tıpkı Libya örneğinde, Kıbrıs örneğinde, Suriye örneğinde yaptıkları gibi bağırıyor aynı kesim: "Türkiye'nin Afganistan'da ne işi var?" Türkiye'nin Suriye'de, Kıbrıs'ta, Libya'da dün ne işi olduğu, bugün yaşananlar sayesinde apaçık nasıl ortaya çıktıysa, Afganistan için de aynı durum geçerli.
Afganistan'da havalimanı işletmesini bu zamana kadar üstlenen Türkiye'nin, Başkan Erdoğan'ın açıkladığı, "Libya benzeri bir anlaşma yapabilme" olasılığının önemini anlatmadan önce düne bakmakta fayda var.
Yüzyılların en büyük kurmay zekâsına sahip Mustafa Kemal Atatürk'ün, daha Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurmadan önce ilk imzaladığı anlaşmalardan olan 1921 Türk-Afgan Dostluk Antlaşması'nda, her iki ülkenin çıkarlarının ortak olduğu belirtilip kardeşlik duygusuna en kuvvetli vurgunun yapıldığını ve Atatürk'ün Türkiye'sinin "İslam ülkelerinin manevi lideri" olarak kayıtlara geçtiğini hatırlatmak isterim.
Dün Atatürk neden bu anlaşmayı imzalayıp Afganistan'ı öncelediyse, bugün de hem tarihsel hem stratejik hem ekonomik sebeplerle Afganistan'da olmamız gerektiği çok açıktır.
Rahmetli Aydın Menderes'in sözüydü: "Dünya bir mücevher kutusu ise, Afganistan bu kutunun anahtarıdır." Bu anahtarı yok saymanın hiçbir ulusal ve uluslararası geçerliliği yoktur. Kaldı ki tarihsel anlamda bağımız çok ama çok eskilere dayanıyor.
Babür İmparatorluğu ve Gazneliler ismiyle bilinen 2 Türk devleti bu topraklarda kuruldu. Tüm büyük imparatorluklar burada kurulmuş ya da geçiş yolu olmuş. Daha Cumhuriyet'i kurmadan önce Atatürk'ün ilk ilgilendiği topraklar yine buralar oldu.
Afganistan'ın stratejik önemi de bundan az değil. 20. yüzyılın çok kutuplu düzeninde en stratejik topraklardan söz ediyoruz. Bugün eğer ABD, Hindistan, Çin, Rusya ve İran arasındaki büyük oyunu kontrol etmek ve bu oyunda söz sahibi olmak istiyorsanız, Afganistan denkleminin içinde olmak zorundasınız.
Ekonomik anlamda da, Ortadoğu'dan sonraki en büyük enerji kaynaklarına, Orta Asya'nın en zengin yataklarına sahip bu topraklara ABD'nin 20 yıl öncesinde işgalle başlayan ilgisi boşuna değil. Enerji kaynaklarının Afganistan üzerinden denizlere, oradan okyanusa çıkarılması ve bu trafiği yönlendirmek ABD'nin 20 yıldır "terör" adı altındaki işgal sebeplerinin başında gelir.
Bütün bunların haricinde, dünya uyuşturucu ticaretinin yarısının Afganistan'da döndüğü gerçeğini unutmayalım. 5 milyar dolarlık ticaret bu topraklarda üretiliyor ve ABD'liler ilaç sanayiine milyarlarca liralık uyuşturucu madde teminini burayı kontrol ederek yaptı.
Sonuç olarak, devletler duygusallıkla değil akıl ve ulusal çıkarlar üzerinden yönetilir. İnsan haklarına, kadına yönelik tavırları ve özgürlüklere yönelik tutumları sebebiyle Taliban'a sempati beslemem ya da yakınlık duymam söz konusu bile olamaz.
Ancak devletler arası ilişkilerde biraz önce anlattığım tarihsel bağ, stratejik önem ve ekonomik çıkarlar düşünülerek, Kâbil Havalimanı'nın işletmesini (belli şartlara bağlı olarak) almamızın, işbirliği kanallarını açık tutmamızın en doğru politik akıl olduğu çok açıktır.