"Bir milletin varoluş haklarının müdafaa cesametini kahramanlarla korkakların amansız hesaplaşması belirleyecektir. Ya kahramanca yaşayacağız ya da korkaklara yakayı kaptıracağız. Her hain aynı zamanda korkak, aynı zamanda namerttir. Her kahraman dirayetli şekilde korkuyu kovan, korkulukları yıkandır. Nifak çıkaranlar, tezvirat üretenler, milli-manevi değerlerimizle göz göre göre tenakuza düşenler aslında korkakça hayat sürenlerdir. Konu fitne olunca anında uykusundan uyanmış yılan gibi başlarını kaldırırlar, saklandıkları deliklerden birer ikişer fırlayarak ortalığa saçılırlar. Birkaç haftadır korkakların, fitnebazların, dümencilerin, düzencilerin, kudurmuş emellerin sap yiyip saman öğüttüğünü bir hayli fazla görüyor ve şahit oluyoruz."
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Girişteki tüm ifadeler, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, partisinin dünkü Meclis grup toplantısından. Hangi olayları, kimleri kastettiğini anladınız eminim. Türkler'e ve Türkiye'ye ve Müslümanlara karşı ne hissettiğini yıllardır gözler önüne seren ABD'nin yeni seçilen Başkanı Biden'dan medet uman muhalefet partisinin temsilcilerine, AK Parti'de olup Biden ile geçmişte çekildiği fotoğrafları sosyal medya hesaplarından bir bir paylaşıp İngilizce yazdığı mesajlar ile kutlama yarışına giren, verdiği mesajlarla dikkat çekenlere, mandacılık heveslileri ile Cumhur İttifakı düşmanlarına en açık cevabı, en düz yorumu yapmış Bahçeli. Cumhur İttifakı ile ilgili hayli vurgulu ifadeleri de çok açıktı Bahçeli'nin: "Cumhur İttifakı'nın ortak paydası mevki-makam hırsı değil, Türk milletinin tarihi ve dokunulmaz haklarıdır. Yolu doğru olanın yükü de ağırdır. Bu yük, fedakar yürekler tarafından omuzlanmıştır. Cumhur İttifakı, Türkiye'nin yegane umudu, yedi düvele karşı güvencesidir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bütün kurum ve kurallarıyla kökleşmesi için ihtiyaç duyulan hukuk, adalet, ekonomi, sosyal ve diğer tüm reformlar Cumhur İttifakı'nın ortak iradesidir."
Siyasette yankı bulan bir başka konu da; Bülent Arınç'ın; Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın yargı süreciyle ilgili hakim-savcılara eleştirileri ve salıverilmeleriyle ilgili çağrıları. Ama bu sürecin siyaset kadar yargıyı da ilgilendiren kısmını not düşmekte fayda var. Hakim ve savcıların bağımsızlığını güvence altına alan Anayasa'nın 138. maddesi aynen şöyle der: "Hakimler görevlerinde bağımsızdır. Anayasa, kanun ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci, kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkeme ve hakimlere emir ve talimat veremez. Tavsiye ve telkinde bulunamaz! Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, beyanda bulunulamaz."
Yani; kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığını Anayasa ile güvence altına alan 138. maddeye göre; hakim ve savcılar üzerinde, süren bir dava ile ilgili alınacak karara yönelik baskı unsuru olma gayreti içinde olur iseniz; yargı da sizi bir yerlere davet edebilir! Arınç'ın yaptığı; süren bir dava ile ilgili hakimlere yönelik Anayasa ile güvence altına alınan hakkın ihlali, tehdit, telkin, uyarı değil de nedir? Kendisi de bir hukukçu olan ve hatta "İddianamelere bakınca çocuk bile yazmaz bunları dedim, cübbemi giyesim geldi" diyen Bülent Arınç'ın, Anayasa'nın bu maddesini bilmemesi mümkün değil.