Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş yolu; 30 Ağustos zaferine giden muharebelerden ve 9 Eylül 1922 İzmir'in kurtuluş gününe kadar olan süreçten geçer. Türk'ün en büyük bayramları da bunlardır zaten. Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanistan'ın yeni şımarıklıklarının zamanlamasının tam da 30 Ağustos Zafer Bayramı'na denk gelmesi de, tam da o gün Meis Adası'na asker sevkiyatı yapması da tesadüf değil elbette. 98 yıl öncesinin hala acısını yaşıyorlar ki; üzerinden bir asır geçse de; arkasına aldığı Fransa'yı, AB'yi de alet ederek Türkiye'yi alt edeceğini sanıyor. Ama ne kadar yanıldığını başta Başkan Erdoğan olmak üzere, verilen cevaplar kadar; savaşmak dahil her şeye hazır olduğumuza dair kararlılık mesajlarımız gösteriyor.
Çok önemli bir mesaj da MHP'den geldi tam da bu sırada. 9 Eylül günü Ülkü Ocakları'nın İzmir Gündoğdu Meydanı'nda son bulan "İstiklal İçin Kararlılık Yürüyüşü" nden söz ediyorum. Motivasyon ve ilham kaynağı 12 ada üzerinden yapılan hukuksuzluklara, hadsizliklere cevap vermek olan bu yürüyüş, bizzat MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından talimatlandırıldı. Bahçeli hem şımarık Yunanistan'a ve onun destekçilerine bir cevap verilmesini hem de 98 yıl sonra bile aynı yerden aynı kararlılıkla her şeye hazır olduğumuzu çok etkili dille gösterdi. Ve günün sonunda aslında; 12 adanın mülkiyet sorununun altını tekrar çizdi ve tekrar sorgulanması ve tartışılmasının da önünü açtı bir yerde. 9 Eylül günü saat 9'da, 12 adayı sembolize eden 12'şer kişilik grupta (sosyal mesafe kurallarına uyularak) ve her grupta 81 kişi ile (bunun 81 vilayet ya da Atatürk'ün doğum yılı 1881 olarak da sembolize edilmesi düşünüldü), düşmanın denize döküldüğü İzmir Gündoğdu Meydanı'nda son bulan bir yürüyüş olmasının anlamı çok önemli. Yunanistan'ın emellerinin bir asır sonra bile hala gerçekleşmeyeceğinin ifadesi ve Yunan emellerinin bir kez daha İzmir'de denize dökülmesi ile ilgili hem Yunanistan'a hem de tüm dünyaya bir mesaj verildi aslında.
1947 Paris Anlaşması'na göre adaların silahsızlandırılması ve askerin konuşlandırılmaması karara bağlandığı halde, Yunanistan'ın her geçen gün silahlandırmayı arttırması; açıkça uluslararası hukukun ve anlaşmaların yok sayılmasıdır.
***
Geride bıraktığımız hafta hükümetin ve MHP'nin gündemi, Türkiye'nin güvenlik sorunu ve memleket iken; ana muhalefet partisinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu, her zamanki gibi tamamen çarpıtılmış ama gerçekmiş gibi algı yaratmaya çalıştığı söylemlerin derdindeydi.
Önce; korona ile ilgili Sağlık Bakanlığı ve devletin ilgili kurumlarının resmi bilgilerinin yalan olduğu üzerinden bir algı yaratmaya (ama bunu hiçbir belgeye ve bilgiye dayanmayan bir söylem ile) çalıştı, sonra da "İnsanlar aç, 10 bin kişi çöpten karnını doyuruyor" gibi akla ziyan bir iddiayla ortaya çıktı. "Anneler mama çalmak zorunda kalıyor" diye devamını getirdiği akla ziyan iddiada bir mamanın 179 TL olduğunu açıklayınca; küçük bir araştırma yaptım. Bebek mamalarının en pahalısı 60 ila 65 TL arasında.
Hani derler ya; bir söze bakarım bir de söyleyene diye; neresinden tutacaksınız bu yalanların!
Sözün özü; Kılıçdaroğlu olmayan bir mama yalanıyla uğraşırken, Cumhur İttifakı ortaklarının derdi memleket. Kemal Bey; algı oluşturmaya yönelik kafa yorarken, Cumhur İttifakı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gelecek 100 yılını planlamanın peşinde. Takdir sizin...