Kriz yönetmek başlı başına bir sanat. Ve hemen herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir nokta var ki; dünya liderleri arasında krizi yönetmeyi en iyi bilen liderlerin başında Recep Tayyip Erdoğan geliyor. Bu elbette bir yetenek ama bir onun kadar da tecrübesi ve öngörüsü de var Başkan Erdoğan'ın. Özellikle son 5 yıldır Türkiye'nin yaşadığı krizleri (içeriden ve dışarıdan) hatırlarsanız; bu krizlerden en az hasarla çıkmayı başarmasının en önemli sebebi; Erdoğan'ın liderliğidir. Bunu gösteren sayısız örneklerin sonuncusu da elbette Covid-19 salgını daha Türkiye'ye gelmeden çok önce gösterdiği refleks ve devletin tüm birimlerinde ön hazırlıkların başlaması; yanıbaşımızdaki Avrupa ülkeleri salgından kırılırken rakamlara bakıldığında bizim en az hasarla atlatmamızı sağlayacak.
Erdoğan'ın liderliğinde ve aldığı kararlarda kısa vadeden ziyade orta ve uzun vadede sonuçların alındığını biliyoruz. Planlama yapma, harekete geçme ve sonuçları alma noktasında hedeflerin tutturulması kaçınılmaz. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim ki; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ne denli doğru bir yönetim biçimi olduğu, bu son kriz ile çok daha iyi anlaşıldı. Kararların hızlı alınabilmesi, etkin ve aynı hızla uygulanabilmesi, elde edilen başarının en önemli sebeplerinden biri. Hükümet icraatını yaparken, bu icraatları destekleyen ve besleyen güçlü Meclis de; çıkardığı yasalarla son derece etkin. Bakınız bu hafta içinde TBMM Genel Kurulu bir yandan, salgında canla başla çalışan sağlık çalışanlarımızın çalışma şartlarını iyileştirmeye ve haklarını korumaya yönelik düzenlemeler çıkarırken diğer yandan yine hem salgının yayılmasının önüne geçmeyi hedefleyen hem de sosyal bir amaç güden İnfaz Yasası'nı çıkararak; son derece önemli adımları atmaya devam etti.
Bu salgın sürecinin gösterdiği bir diğer sonuç da; Türkiye'nin bireyleriyle, kurumlarıyla pek çok devletten hayli iyi bir sınav verdiğidir. Siyaset kadar bu dönemde öne çıkan bir başka kurul da; Bilim Kurulu oldu. Her biri kendi alanında çok başarılı isimlerden oluşan Kurul'un kamuoyunda en fazla güvendiği isimlerden biri de Prof. Dr. Ateş Kara oldu. Ateş Hoca'nın açıklamaları; duygusallıktan uzak, bilimin ışığında ve rasyonel değerlendirmeler. Türkiye'nin, salgın tedavisinde çok önemli başarı yakalamasını belli kriterlerle açıklayan Ateş Hoca, "Diğer ülkelerde yoğun bakıma gidiş, bizdekinin çok çok ötesinde. Ayrıca; bizdeki yoğun bakım hastalarının iyileşip taburcu olmaları hem rakamsal hem oransal olarak diğerlerinin çok çok ötesinde." diyor. Bu başarıda, pek çok ülkenin ancak yoğun bakımdaki hastalarına verdiği ilacı bizim hem hastanede hem evinde tedavisi süren hastalara verebiliyor olmamızın da önemli etkisi olduğunu söylüyor Ateş Hoca. İlaca erken başlanmasının çok önemli katkısı olurken, tedavide kullanılan bazı ilaçların üretiminin Türkiye'de yapılıyor olmasının da önemi büyük.
Özetle; bütün dünyayı saran ve sarsan korona salgını elbette Türkiye'yi de etkisi altına aldı. Ama; sürecin yönetilmesi de hastalıkla mücadele de son derece olumlu seyir izliyor. Başkan Erdoğan da, hükümet de, Meclis de, bürokrasi de güven veriyor. İnanmayan, diğer ülkelere baksın...