Koronavirüs şu anda bütün dünyanın yegane gündemi. Tüm ülkeler bu sorunda aynı cephede buluştu. Şimdiden post korona döneminin tahlil ve tarifleri yapılıyor. Cevabı aranan iki soru var: Kovid-19 salgını ne zaman son bulup hayat normale dönecek?, Küresel pandemi krizi aşıldıktan sonra nasıl bir dünya, nasıl bir Türkiye şekillenecek?
Başkan Erdoğan, yeni şartlara bugünden hazırlanılmasına ısrarla vurgu yapıyor. Zaten vizyoner liderlik bunu gerektiriyor. Geleceğin büyük Türkiye'sinin inşası için geleceği isabetle öngörmek, bunun yanı sıra çatısını örmek acil bir gereklilik. MHP lideri Devlet Bahçeli de, yeni bir dünyanın kapılarının açıldığını söylüyor. Yani dünya eskisi gibi olmayacak, burası kesin. Erdoğan da aynı şeyi söylüyor. Anlaşılan Cumhur İttifakı meseleyi odak noktasından kavramış, çözüm için birlikte harekete geçmiş..
Aslında meselenin püf noktası da burası. Tarihin farklı devrelerinde yaşanan salgın ve savaşlardan sonra dünya düzeni kategorik olarak değişti. En azından değişim dinamikleri devreye girdi. 14. yüzyılda Avrupa'yı kasıp kavuran "Kara Veba" güç dengelerinin farklılaşmasının yanında yeni küresel güçlerin sahneye girişine de vesile oldu. Vebadan kırılan Avrupa coğrafyasında izole olmayı başarıp sınırlarını tamamıyla kapatan (bazı) ülkeler yepyeni güç merkezleri olarak sivrildi. Mesela İspanya, Portekiz... Amerika kıtasının keşfine giden süreci de buradan başlatabiliriz. Tüfek ve çeliğin yanında Avrupalıların taşıdığı virüsler olmasaydı bugünkü dünya sistemi hayat bulabilir miydi? Milyonlarca Amerikalı yerli, çiçek hastalığına yakalandı ve öldü. Virüs(ler) büyük imparatorlukların temeline dinamit döşedi. Bu dönemlerde savaşların galipleri her zaman iyi komutan ve etkili silahlara sahip olanlar değildi. Aynı zamanda düşmanlarına bulaştıracak (öldürücü) virüs taşıyanlardı... Avrupalıların çiçek hastalarının kullandığı battaniyeleri yerlilere (kurnazca) hediye(!) etmeleri bir tesadüf olabilir mi?
Her kriz yeni bir arayışı tetiklemiş. Her kaos yeni bir kapının açılışına bahane teşkil etmiş... Altı çizilmesi gereken bir gerçek vardır: İnsanlığın yeni bir düzene çağrısı hiç bitmedi, hiç dinmedi... Ancak her seferinde ümitler fos çıktı, bekleyişler hüsrana uğradı. Kesin olan bir şey varsa o da şudur: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan dünya düzeni çatırdayıp sallanıyor! Şu hususu da özellikle vurgulamalıyım; tarih boyunca ortaya çıkan salgın ve doğal felaketler nihai olarak kalıcı bir barış iklimine hizmet etmedi. Abartılı ve gerçeklerden uzak beklenti içine girmek hayal kırıklığı yaratabilir. Önyargılara teslim olalım demiyorum, sadece gelişmelere akılcı, sabırlı, stratejik bakalım diyorum...
Yeryüzünde hayali kurulan "Cennet ülke" hiç gerçekleşmedi. Belki de hayatın doğal mantık ve mekanik kuralları içinde başkaca bir ihtimal de zordu. Bugünler geride kaldıktan sonra elbette detaylı bir muhasebe yapılacaktır. Kim bilir; parçalanan ve tel tel dağılan küresel vicdan tekrar yaşam belirtisi gösterecektir. Çünkü insanlık, dilinde savunduğu ve sahip olduğu değerlerin çok ama çok gerisine düştü. İşte tam da bu noktada korona sonrasında dünya ve Türkiye'nin yeni düzeninde ne tür değişiklikler olacak, ona da çarşamba günkü yazımızda devam edeceğiz.