Birkaç gün öncesine kadar her şeyden önemli bulduğumuz pek çok şey artık anlamını yitirdi. Farkında olmadığımız pek çok şey de, her şeyden önemli oldu. Meğer sevdiklerimize sarılmak ne de önemliymiş, ne de iyi geliyormuş hepimize. Kendi elimizle yanağımızı kaşımaktan bile kaçınıyoruz artık. Eğer işiniz ve ihtiyaçlarınız zorlamıyorsa evden çıkmak, birkaç kişi bir arada olmak mümkün değil. Bırakın devletin yasaklamasını, kendimiz istemiyoruz artık. Vaziyetin bir de iyi tarafından bakalım. Ailemizin, sevdiklerimizin kıymetini daha iyi anlamadık mı? Pek çok şeyi nasıl ıskaladığımızın farkına varmadık mı? Dünya yavaşladı ve kısıtlandı belki ama duygularımızın farkına var- madık mı? Dil, din, ırk, memleket farketmiyor artık; bütün dünya ilk kez aynı gemide olduğumuzu anlamadık mı? Hayatımız ve hareketimiz kısıtlanırken tüm bunları farkettik. Koronavirüs salgını ile tüm dünya insanlığının geçtiği bu tünelin ucunda inşallah ışığı da göreceğiz. Ama bu tünelden geçerken tek tek bireyler olarak yapmamız gerekenleri lütfen ama lütfen uygulayalım.
Bu salgının en büyük risk grubunda sayılan 65 yaş üstü büyüklerimiz için cumartesi gece yarısından itibaren sokağa çıkma kısıtlaması getirildi. Ve bu yasağa uymayanlar için hem idari para cezası hem Türk Ceza Kanunu'nun 195. Maddesi uyarınca 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası uygulanabilecek. Elbette, 65 yaş üstü büyüklerimizin ihtiyaçları için sadece devlete ve yardım kuruluşlarına değil, hepimize de görev düşüyor. Başta yakınlarımız olmak üzere komşularımız ve tanıdığımız, tanımadığımız büyüklerimizin ihtiyaçları için hepimiz seferber olmalıyız. Bu arada elbette; kötü niyetliler çıkabilir, buna karşı da dikkatli olmakta ve büyüklerimizi uyarmakta fayda var. Lokanta ve restoranlara getirilen kısıtlamalar ve sadece paket servisin yapılması da doğru bir karar. Bu salgının yayılmaması için alınacak en doğru tedbirin "en az temas" olduğu düşünüldüğünde; ne kadar isabetli olduğu ortada.
Yazımın başında, hayatımız yavaşladığında neleri hatırladığımızı söylerken; sağlık çalışanlarımıza ayrı bir parantez açmak isterim. Bizler evlerimizde güvenle kalmaya çalışırken, onlar ailelerinden, sevdiklerinden ayrı, bizlerin sağlığı için hiç olmadığı kadar özveri ile, hayatlarını belki de riske atarak sürekli çalışıyorlar. Doktorlarımız, hemşirelerimiz, sağlık teknikerlerimiz ve bütün hastane personelimiz hepsi için ne desek, ne yapsak az. Nitekim geçen hafta Başkan Erdoğan'ın talimatıyla Sağlık Bakanlığı, sağlık çalışanlarının motivasyonunu yükseltmek için neler yapılabileceğini çalışıyor. Sağlıkta Şiddet Yasası'ndan, personel açığının giderilmesi, döner sermayeden alınan payların düzenlenmesi gibi bir dizi düzenleme üzerinde çalışılıyor. Bu arada bazı belediyelerin aldıkları, sağlık personelinin korona salgını sürecinde otobüs ve metroya ücretsiz binmeleri kararının, tüm belediyeler için de geçerli olması yerinde olacaktır.
Son sözüm; yine hepimize. Yaşlı, genç, çocuk her kim olursa olsun; zaruri değil ise lütfen evlerinde otursun. Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği olarak 2 yıldır İçişleri ve Gençlik ve Spor bakanlıkları ile birlikte yürüttüğümüz "Sporla Kal Güvende Kal" sloganımızı güncelleyip; "Evinde Kal Güvende Kal" diyoruz...