Bunca yıllık gazetecilik yaşamımda, ne zaman Menderes ailesinden söz eden bir yazı yazacak olsam hüzün bulaşır kalemime... Aydın'ın kızı olmamdan mıdır bu keder, yoksa adını aldığı coğrafya gibi kimi zaman kuruyan ve umutları çöle çeviren ama, sonunda hep coşan ve sel olan ve umut olan Menderes'in toprağından, hamurundan olmamdan mıdır bilmem... Dün 17 Eylül idi ve yine Türkiye'nin demokrasi şehidi Adnan Menderes ve iki arkadaşının (Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu) idamının 58. yılında hâlâ taptaze acılar ve keder içindeyiz. Türkiye; Başbakanını idam eden bir ülke olarak tarihe geçti 17 Eylül 1961'de...Genç demokrasi tarihi için öyle bir kara lekeydi ki bu; üzerinden yarım asırdan fazla süre geçtiği halde hâlâ tam temizlenemedi. "Yeter söz milletin" diyerek bir ülkenin, bir coğrafyanın kaderini değiştiren büyük siyaset adamı Adnan Menderes, bugün hâlâ özlemle, saygıyla anılıyor ama onu idam edenler tarihin en karanlık dehlizlerinde lanetlenmiş haliyle duruyor... 27 Mayıs; milleti devlete düşman etme gayretidir. Demokrasi şehidi Menderes'in oğlu merhum Aydın Menderes o dönem için "Türk siyasetinin Kerbela'sıdır" derdi. Türk siyaseti için gerçek bir travmadır bu idamlar. O ve arkadaşları katledildiği günden bu yana kan ve gözyaşı hiç durmadı.
"Geçmişten öğren, bugün için yaşa, yarın için umut et" demiş Albert Einstein. Geçmişten öğreneceğimiz öyle çok ders var ki... Bakın işte, yarım asır önce uygulanan senaryoyu, bugün yine sahneye koymaya çalışıyorlar. Son 17 yıldır büyüyen ve dünya liderleri arasına giren güzel ülkem üzerinde yine aynı dış düşmanlar ve içerideki işbirlikçileri (adı değişse de) iş başında...
Merhum Menderes'e kurulan hain kumpaslar ve iftiraların benzerleri uzun süredir Başkan Erdoğan için yapılıyor. Hatta; Başbakan olduğu dönemde 2014 yılında Aydın'da yaptığı konuşmada şöyle demişti Erdoğan: "CHP, geçmişte Menderes'e de, Özal'a da 'diktatör' dedi, bugün bana da aynısını söylüyor. 27 Mayıs öncesi Menderes'e 'hürriyet düşmanı' dediler, bana da diyorlar. Menderes'e en alçak yolsuzluk iftiralarını attılar, bugün bana da atıyorlar. Menderes'i idam eden darbeciler, bu yalan ve iftiraları kendilerine malzeme yaptılar. Özal'a da 'tek adam, sivil diktatör' diye saldırdılar. Yolsuzluk üzerinden saldırdılar."
Geçmiş ve bugün yaşananlar ne kadar birbirine benziyor değil mi? Bir siyasetçiyi hedefe koyan parti yine aynı parti ve aynı parti halkın teveccühünü defalarca ve fazlasıyla görmüş bu siyasetçiyi değersizleştirmeyi hedeflediği bu söyleminden yarım asır sonra bile vazgeçmiyor! Ama; geçmişte türlü iftiralarla astırdıkları Menderes ve yine türlü iftiralarla yıprattıkları Özal'ın dönemi gibi değil artık bugün Erdoğan'ın durumu. Millet neyin doğru neyin yalan olduğunu artık çok iyi biliyor. Ve; her şeyden önemlisi demokrasinin ne güzel bir şey olduğunu biliyor. Biz bu demokrasi için çok kan akıttık. En son 15 Temmuz'da yine işbaşında olan hain darbecilere karşı direndik ve yine şehitler verdik, gaziler verdik ama teslim olmadık. Kanımızla, canımızla geldiğimiz bu noktadan zerre geri döndüremeyecekler bizi.