30 Ağustos, sadece bir milletin siyasi kaderinin yeniden yazıldığı, varlığının yeniden kabullenildiği muazzam bir zafer değil, aynı zamanda bir ruhtur. Her başımız sıkıştığında ihtiyacımız olan ruhtur. Ülkemiz üzerine oynanan oyunlara karşı güç ve iman tazelemeye ihtiyaç duyduğumuz, güç aldığımız ruhtur. En son 15 Temmuz alçak darbe kalkışması gecesi amasız, nedensiz, niçinsiz, ideolojisiz 80 milyon Türk insanını bir araya getiren ve tankıyla, topuyla tepesinden bomba yağdıran hainlere, göğsünü siper ederek durdurtan ruhtur. 30 Ağustos, baştan sona askeri bir zaferdir mutlaka ama, sivil destek olmaksızın bir zaferin kazanılamayacağı ve kazanılmadığını da gösteren bir zaferdir.
Bizi, 9 Eylül ile buluşturan zafer aslında, Sakarya-Dumlupınar-Kocatepe hattında kazanılmıştı. Türk tarihinin en büyük zaferlerinden biriydi bu meydan muharebesi. Bir milletin kaderini belirlemesinden kaynaklanır önemi. Türkler, dağılmış, tarumar olmuş bir orduyu, tek bir kişinin etrafında yeniden örgütlemişler ve dünya savaş tarihinin en stratejik savaşlarından birisini gerçekleştirmişlerdi. Türk ordusunun, düşmana karşı bir silah üstünlüğü yoktu. Lojistik bir üstünlüğü de yoktu. Ama mukayeseli üstünlükleri vardı; Kararlıydı bu ordu. Düşmanı vatan topraklarından söküp atmaya, emperyalizme unutamayacağı bir ders vermekte kararlıydı. Tarihçilerin hemfikir olduğu bir konu var: Bu savaşın sonucunu güç dengeleri belirlememiştir. Bu savaşın sonucunu; tek bir kişinin aklından çıkan dahice bir strateji belirlemiştir. İnanç ve kararlılıkla beslenen bir akıldır o. Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın aklı.
30 Ağustos'u ve Büyük Taarruz ile başlayan süreci, askeri zafer yönüyle olduğu kadar siyasi sonuçlarıyla da ele almak zorunludur. Bu, büyük zafer; Türk milletinin varlığını, yaşama iradesini bütün dünyaya kabul ettirdiği bir siyasi zemini de kendiliğinden ortaya çıkarmıştır. Bizi Cumhuriyet'e götüren siyasi iklim, o gün o savaş meydanında oluşmuştur...
30 Ağustos'u hep hatırlayacağız ve hatırlatacağız. Türk'ün en büyük zaferinin 97. yılında ne mutlu ki aynı noktadayız. Mezar taşlarını göstereceğiz. Siirtli Mehmetçik ile Tireli Mehmetçiğin vatan uğruna düştükleri yeri göstereceğiz. Bu ülke üzerine birileri oyun mu oynamak istiyor? Komutanına söz verdiği halde Çiğiltepe'yi alamadığı için intihar eden Albay Reşat Bey'i hatırlayacağız ve hatırlatacağız. Biz güç tazelemek için hatırlayacağız, düşmanlarımız aklını başına alsın diye hatırlatacağız. 30 Ağustos'tan, düşmanın denize döküldüğü İzmir'in 9 Eylül'üne kadar 10 günde 600 kilometre yol alan, savaşan ve yokluk halimizle 150 bin kişilik düşman ordusunu yerle bir eden işte bu iman ve inançtır, bu ruhtur. Gezi olaylarından bu yana, 17-25 Aralık darbe girişiminde de, 15 Temmuz darbe kalkışmasında da, ekonomik küresel saldırılarda da bizi ayakta tutan, düşmanı püskürten o gücü ve birliği veren de işte aynı ruhtur. Yine güçlü bir lider, arkasında ona inanan millet, Büyük Türkiye için yola düşmüş yerli muhalefet, büyük bir ittifakla vücut bulup önüne konulan bütün tuzakları Allah'ın da izniyle bertaraf ediyor. Büyük Atatürk'ün dediği gibi: Muhtaç olduğumuz kudret bizim damarlarımızdaki asil kanda mevcut...