Her seçimin bir mesajı olduğu doğrudur.
Önemli olan bu sonucu ve mesajları doğru okumak ve doğru adımlar atmak.
Başkan Erdoğan'ın son 10 gündür önce parti yönetim kademesiyle sonra da milletvekilleriyle gruplar halinde yaptığı toplantılar, AK Parti'deki istişare mekanizmasının ne denli ciddiyetle yürütüldüğünün göstergesi.
Milletvekillerini tek tek dinleyen, eleştiri ve önerilerini not alan Erdoğan, hepsine tek tek cevap vermekle kalmıyor, soru işareti kalanlara; partinin ilgili birimlerinden çalışma ve raporlar yönlendiriyor.
Burada yapılmak istenilen elbette kurmayları eliyle fotoğrafın bütününü görmek.
31 Mart'ta AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın kazandığı başarıyı unutup, 23 Haziran'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı özelinde alınan sonuca takılmak, siyaseti rasyonel ve doğru okumakla zerre ilgili değil. Zaten Başkan Erdoğan'ın da; İstanbul seçimleriyle ilgili endişelerini abartan vekillere "31 Mart'ı 23 Haziran'a kurban etmeyin" demesi de bu yüzden zaten.
Siyasetin rasyonelliği içinde doğal gündem kadar, oluşturulan gündemler de kıymetli şüphesiz ama tam da bu noktada CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun başını çektiği "sistem tartışması" son derece gerçek dışı değil de nedir?
Parlamenter sistemin aksayan yönlerinin, özellikle seçilmişler üzerindeki vesayet yüklerinin atılması ve tüm kurum ve kişilerin yerli yerine konulması adına Cumhurbaşkanlığı Sistemi zaten son 40 yıllık siyasetin tartışma konusu idi. Rahmetli Türkeş'ten, Erbakan'a, Demirel'den Özal'a hemen hemen bütün liderlerin savunduğu ve hatta girişimde bulunduğu ancak ya güçlü bir siyasal veya sayısal destek olmaması veya vesayet odaklarının türlü baskıları ile (darbe, muhtıra dahil) bir türlü hayata geçirilemeyen Başkanlık Sistemi, 2017'deki referandum ile halkın yarıdan fazla oyuyla kabul gördü.
Aradan daha 2 yıl geçmeden ne değişti ki siz kalkıp tekrar "referandum yapalım halka soralım" diyorsunuz ki? Bu açıkça halkın aklı ve tercihiyle dalga geçmek, millete hakarettir.
Türkiye, kimisi çift sandıklı üst üste 9 seçim yaptı. Baktığınızda hiç kolay bir süreç değil. Düşünün ki; bir yandan yanı başınızda süren iç savaşın size yönelik tehditleri ile hem mücadele ediyor hem bölgedeki dengeleri yönetiyorsunuz.
Akdeniz'de size yönelik hem diplomatik hem askeri bir taarruza karşı bütün meşru haklarınızı kullanarak varlığınızdan ödün vermiyorsunuz, hem PKKPYD- YPG-FETÖ adına her ne derseniz deyin içeride ve dışarıda terör örgütlerini yok etme sürecinde artık sona gelmişsiniz.
ABD-Rusya dengesinde çok dikkatli bir diplomasi yürütüyorsunuz, bir yandan ekonomide sıçrama yapmanın alt yapısını kuruyorsunuz ve bütün bunların yanında birbiri ardına gelen seçimlerde, istisnasız hep birinci çıkıyorsunuz.
Bu, güçlü bir liderlik, tecrübe ve öngörü gerektirir. Fotoğrafın tek noktasına takılmak yerine, bütününe ve büyüğüne baktığınızda görünen budur.
Farklı ve zorlama yorum yapanlara ve beklentisi olanlara sadece hatırlatmak istedim...