Üç yüz altmış beş gün 6 saat çarpı 4... Bin dört yüz altmış bir gün...
Nedir bu rakamsal ifadenin karşılığı derseniz; Türkiye'nin önündeki seçimsiz gün sayısı derim size. Az bir rakam, az bir gün değil. Vatandaşın taleplerini dinlemek, bunların gereğini yapmak, küresel sorunlara eğilmek, gerekli diplomasiyi yapabilmek ve atılacak adımları hayata geçirebilmek için hatırı sayılır bir süre demek bu aynı zamanda. Özellikle son 5 yıldır seçim yorgunu olan ülke ve seçmen için de nefes almak anlamına da geliyor bu süre. Önümüzdeki seçimsiz 4 yıl içinde sadece iktidar partisinin değil, muhalefetin de yapması gerekenler var elbette. Bu süreyi artık düne takılı kalarak, salt siyasi düzlem içinde avare dönüp durarak tartışmalı geçirmek yerine, hem partilerin kendilerini geliştirmeleri hem ülke için proje üretip, sorun çözmek için adım atarak geçirmeleri noktasında itirazı olan çıkacağını sanmam. Kaldı ki; 82 milyon insanın da beklentisi bu yönde zaten. Sandık konulmuş, seçmen yerel seçimlerde Türkiye genelinde son sözünü söylemiş ve bundan sonrası için artık "işinize bakın" demiştir. Eğer, bu mesaj da hâlâ alınmadıysa; bunun hesabı bir sonraki sandıkta muhakkak sorulacaktır.
***
AK Parti kendi iç çalışmasını yapıyor. Başkan Erdoğan'ın Uzak Doğu seyahatine çıkmadan topladığı MYK'nın ana gündem konusu buydu.
İstanbul seçimlerinin neden iptal edildiği ve neden tekrarladığının seçmene yeteri kadar anlatılmadığı kayıtlara geçildi. Yine İstanbul sonuçlarının siyasi ve sosyolojik sebepleri ile ilgili gerekli tüm birimlerin çalışma yapması kararlaştırıldı.
31 Mart seçimlerine yönelik bu yöndeki analizler ve raporlamalar yapıldığı için, son çalışmalar sadece İstanbul seçimine yönelik olacak. Başkan Erdoğan'ın Japonya ve Çin seyahati dönüşünde MHP lideri Bahçeli ile yüz yüze yapacağı görüşmede muhakkak bu çalışma da değerlendirilecek.
***
CHP için benzer bir sürecin yaşandığını söylemek zor.
Ekrem İmamoğlu, seçim sonrası yaptığı ilk değerlendirmede her ne kadar "
Bu bir zafer değildir" dese de; partisi pek öyle düşünmüyor.
CHP, hâlâ bir zafer sarhoşluğunda davranmakta ve ülkenin yararına olmayan konuları tartışmaya açmakta ısrar etmekte kararlı. Sadece CHP'de değil, ittifak ortakları da pek farklı sayılmaz.
İP ve
HDP de ganimeti paylaşma konusunda birbirlerini hırpalıyorlar.
Perşembe günkü Meclis tutanaklarına da yansıyan atışma, bu ittifakın ne denli kırılgan olduğunu da ortaya koyuyor.
HDP'li Fatma Kurtulan, Genel Kurul'da yaptığı konuşmasında İP'in, 23 Haziran seçimlerinde alınan oyun sebebini
Millet İttifakı'ndan ziyade AK Parti'nin hatalarına bağlamasının ittifakı inkar haline geleceğini söyleyerek HDP sözcülerinin seçim öncesi sözlerine benzer bir açıklama yaptı: "
Bu sonucun ortaya çıkmasında HDP'nin katkısı büyüktür. Bu hakkı bir zahmet dile getirsinler ve bu kibri bırakmayı kendilerine biraz yedirsinler!" Anlaşılan o ki; Millet İttifakı ortakları "
başarı yarışını" bırakmamakta kararlı. Bilinen bir gerçektir; başarıyı sahiplenen çok olur ama ittifakın kırılgan yapısını göz önünde tutmazlarsa bu birliğin sonunun gelmesi de kaçınılmazdır...