Tarih: 11 Mart 2018. Yer: Eyüpsultan.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu açıklıyor:
"Seçimden sonra hiçbir CHP'li belediye işçisinin işine son verilmeyecek". Bütçe görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulu'nda partisinin görüşlerini anlatırken yine açıklıyor (Meclis tutanaklarına bakınız): "Hiçbir CHP'li belediyede işçilerin işine son verilmeyecek.
Kimsenin ekmeğinde gözümüz yok". 31 Mart sonrasında ne oluyor peki?
AK Parti'den CHP'ye geçen belediyelerde, resmen işçi kıyımı yaşanıyor. Bolu'da 97, Antalya'da 100, Adana'da 143, Çanakkale Bayramiç'ten 57, İzmir Menderes'ten 60, İzmit'ten 8 kişi işten çıkarıldı. Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan'dan aldığım bilgilere göre; CHP ve HDP'li belediyelerde işten çıkarılan işçi sayısı 714 ve 14 bin 600 Hak-İş'e bağlı çalışan, baskı ve tehditlerle sendikalarından istifa ettirildi. Bu rakamları ve CHP liderinin bizzat söz vermesine rağmen CHP'li belediyelerdeki işçi kıyımını TRT Haber'deki canlı yayınımızda CHP'li Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu'na sordum. Ve dedim ki; "Hem genel olarak işten çıkarmalar hem de 1 haftadır Bolu'dan Ankara'ya Adalet Yürüyüşü'nde olan işçilerle ilgili ne düşünüyorsunuz?" Programı izleyenlerin zaten dikkatinden kaçmamış ama ben izlemeyenler için söyleyeyim aynen şöyle dedi CHP'li aday: "Bolu'daki yürüyüşten ve işten çıkarmalardan haberim yok, sizden duyuyorum!" Şaka değil, gerçekten böyle dedi. Ve devam etti:
"Sizden duyuyorum böyle bir şeyi ve siz hüküm veriyorsunuz!" Yetmedi devam etti: "Çalışmayanlar işten çıkarılır!" Yani; hem konuyu (sözde) bilmiyor hem de partili arkadaşlarının AK Parti'den devraldığı belediyelerde işten çıkardığı her işçiyi; "Çalışmamışlardır, ondan çıkarılmışlardır" diyerek kendi hükmünü veriyor. Buradan şunu anlıyoruz ki; yarınki seçimde İmamoğlu'nun kazanması durumunda 82 bin Büyükşehir Belediye çalışanının işten çıkarılacak olanları "Çalışmadıkları" bahanesine dayandırılarak baştan hüküm verilecek ve hem de tazminatsız şekilde kapı dışarı edilecekler...
Meslek üstadım Yavuz Donat perşembe günkü köşesinde yine muhteşem bir yazı yazdı: "Siyasette Yalan" kitabından alıntılar yaptı (Hannah Arendt). Amerikan yalanlarının aktarıldığı kitapta Yavuz ağabeyin de altını çizdiği satır çok anlamlı:
"Siyaset alanında gerçekler savunmasızdır".
Bu söz, 31 Mart ve 23 Haziran seçim sürecinde o kadar çok akla geldi ki...
Özellikle CHP'li İstanbul adayının adeta siyasette "rüzgara" çevirdiği ve "ben dedim oldu" kadar kolay söyleyebildiği doğru olmayan sözleri, bundan sonra yazılacak kitap için gerçek bir ilham ve kaynak sebebi. Yazının girişinde verdiğim örnek bile, bir insanın gözlerinin içine baka baka söylediği yalanı, devam eden 3 cümle sonrasında dolaylı olarak itirafı bile gerçekten çok ilginç! 26 yıllık gazeteciyim ve çok siyaset ve siyasetçi izledim, ama ben böylesini görmedim desem yeridir... Adaylığı açıklandığında sempatik ve diyaloğa açık, herkesi kucaklamaya hazır siyasetçi profilinden, kameralar ve insanlar önünde yaşanan ve kayıtlarda her şey çok açık olduğu halde küfür ettiğini bile ısrarla yalanlayan, bunu yüzüne söyleyen herkese kirli bir üslupla saldıran, sadece kendisi de değil, paralı sosyal medya trolleri eliyle her tür iftira ve karalama yoluna giden, kadın-erkek ayrımı yapmaksızın saldırtan bir siyasetçi profiline dönüşüm, maalesef hepimizin gözleri önünde yaşandı. MHP lideri Bahçeli'nin dediği gibi; 23 Haziran'da yalan siyaseti kaybedecek, doğru siyaset kazanacak...