Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Oyuna gelen biz olmayalım

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Refikimiz Star Gazetesi'nin duayen yazarı Selahaddin E. Çakırgil, "Azerbaycan'da oynanan oyunların bir 'oyuna gelen'i de biz olmayalım..." uyarısıyla başladığı dünkü köşesinde çok ilginç bir röportajdan söz etti.
Bakü'de gerçekleştirilen işbu sokak röportajında, Azerbaycanlı "gardaşlarımıza" "Olası bir İsrail-İran savaşında kimin yanında yer almalıyız?" diye sorulmuş.
Birkaçı hariç çoğunluk "İsrail'in yanında yer almalıyız..." demiş. Evet, yanlış duymadınız, İsrail'in.
Malumunuz Azerbaycan da Şii, İran da Şii. Demek ki aynı mezhepten olmak da yetmiyormuş...
Azerbaycan değil de başka bir ülkenin Şiileri, "İsrail'in yanında yer almalıyız" deseydi, bizdeki mezhep asabiyetiyle malul eşhas, "Şiilerden zaten başka ne beklenirdi ki? Boşuna mı biz 'İsrail'in önünü açıyorlar, danışıklı dövüş yapıyorlar!..' diyoruz" yollu kaptırıp giderlerdi. Söz konusu Azerbaycan olunca gıkları çıkmıyor. Gerçi içlerinde mebzul miktar yazarçizer, "İran, İsrail'den beter" demişti ya, bahs-i diğer.
Merhum Sezai (Karakoç) abi hayatı boyunca hep "Diriliş"ten söz etti, bir kez olsun "mezhebe, meşrebe" vurgu yapmadı. Tam aksine, "Türkiye'nin İran'la çatışması tuzaktır" dedi. Tıpkı Akif veya İkbal gibi sahici ve kuşatıcı ehl-i sünnet çizgisine mensup olmanın sorumluluğuyla hareket etti. Ki, ehl-i sünnet, en geniş anlamıyla, bozgunculuğa ve tuğyana karşı "inşa edici aklın" ifadesidir.
İnşa edici akıldan mahrum olanların kuşatıcı olması da beklenemez. Dahası, millete zerk etmeye çalıştıkları mezhep taassubuyla Batı'nın yıllardır aşerdiği İran-Türkiye savaşına zemin hazırlamanın ötesine de geçemezler.
İçler acısı hâllerine muttali olunca o ayetten mülhem, "Ey ehl-i sünnet, ehl-i sünnet olun!.." demek geçiyor içimden.
Şuncağızı görmüyorlar mı: Soykırımcı İsrail rejimi katliam yaparken zerre miskali mezhep ayrımı yapmıyor; Filistin'de Sünni, Lübnan'da Şii kesiyor.
Ki, Lübnan'da şehit ettiği Fuad Şükür, Bosna'da Sünni kardeşlerinin yardımına koşanlardandı. Tıpkı Gazzeli Sünni kardeşlerinin yardımına koşmak için canlarından geçen Şiiliğin Zeydi koluna mensup Yemenliler gibi.

***

"İsrail'in yanında yer almalıyız" diyen Azerbaycanlı gardaşlarımızın gerekçesi mi?
Karabağ'ın özgürleşmesinde İsrail'in çok yardımını görmüşlermiş. Böyle izah etmişler.
Diyeceksiniz ki, şimdiye değin Azerbaycanlı hiçbir yetkiliden İsrail'in kendilerine yardım ettiğini söylediklerini duymadık; yardımlarına koşanın Türkiye olduğunu her fırsatta dile getirdiler.
Zaten Selahaddin Çakırgil de buna dikkat çekiyor: "Azerbaycanlı resmî makamların, Karabağ savaşı sırasında kendilerine asıl yardımın kim tarafından yapıldığını söylerken, sokaktaki insanların bunu hiç dile getirmemelerini biz burada görüyoruz da, Azerbaycan yetkilileri görmüyorlar mı? Görüyorlarsa da, görmüyorlarsa da, her iki durum da, üzerinde dikkatle ve esefle durulacak bir hâldir..."

***

Gazze'yi özgürleştirmek için Aksa Tufanı'nı başlatan Filistinli direnişçileri Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mücahitler" tesmiye etmişti. Doğu Perinçek ve Aydınlık grubu gibi antiemperyalist çevreler de Hamas'ı "Kuvayı Milliye"ye benzetmişti.
Gelgelelim, Azerbaycan devleti, Gazze'yi özgürleştirmek isteyenlerin değil, Filistin'i işgal eden İsrail'in yanında yer almıştı.
Hadi diyelim, "Bir millet iki devlet" diskuruna tastamam ters düşmez bu. Nihayetinde iki devlet varsa, iki ayrı tavrın olması da mümkündür.
Peki ya "tek bir millet" ne olacak?
Gazzeli çocukların paramparça edilmesine Türkiye halkının ciğeri yanarken, Azerbaycanlı gardaşlarımız İsrail'in yanında nasıl durabiliyor?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA