İşgalci Siyonist İsrail'in Gazze'deki ağır bombardımanlarına bizzat maruz kalan bir arkadaşa sormuştum:
"Ne yapıyordunuz, sığınaklara mı kaçıyordunuz?"
Şöyle bir bakınca hemen düzelttim: "Yani sığınaklara mı gidiyordunuz, demek istedim..."
İstifini hiç bozmadan aynı şekilde bakmayı sürdürdü.
Kaçmak sözcüğünü sehven kullandığımı dile getirdikten sonra "Ben önlem anlamında..." diye sürdürünce sözümü kesti:
"Ne önlemi?" dedi hayretle.
"İsrail'in saldırılarına karşı..." dedim.
Sanki hakaret etmişim gibi uzun uzun yüzüme baktı. "İsrail kimdir de önlem alacağız!" dedi, "Ben çatıya çıktım..."
Cesaret, korkusuzluk tamam da, "çatıya çıkmak" nasıl bir ruh hâliydi? Dellenmiş galiba diye içimden geçirdim.
Çok sevdiğim, beni de çok seven bir arkadaşımdı. İstemeden de olsa kalbini kırmaktan korktum. Hâliyle "Tedbirsiz tevekkül olmaz..." bile demedim. Zaten o konuları benden iyi biliyordu.
Lakin "İnşallah herkes senin gibi yapmamıştır..." demekten de kendimi alamadım.
"Çocuklar dâhil hiçbir Filistinli İsrail'den korkmaz" dedi, "Sığınaklara gidenler de korktuklarından değil, İsrail'e direnmek için giderler..."
***
Birkaç yıldır Gazze'de yaşıyordu. Buradan, İstanbul'dan gitmişti. Türk'tü. Mezkûr konuşmamızı da, İsrail'in Gazze'ye bomba yağdırdığı, çoluk çocuk, kadın ihtiyar 1133 sivili katlettiği 2008'de yapmıştık.***
Faşist İsrail bombalarıyla da gelse ölüm, sonuçta ölüm değil miydi? Ölümden korkmak da ne şekilde olursa olsun, Nâzım'ın dediği gibi ayıp değildi.