Kesin kazanacaklarına inanıp erkenden yorgan kavgasına tutuştular. Ne ki, her biri yorganın bir ucundan çeke çeke kendi sosyolojilerinin de umudunu kırdılar.
Sonuç itibarıyla dımdızlak ortada kaldılar.
Hiç böyle olsaydı "Erdoğan aday olamaz" martavalına gündüz gözüyle sarılırlar mıydı?
Kendi anketlerinin önlerine koyduğu sonuçların verdiği hayal kırıklığıyla böyle cumburlop çamura yatacaklarına, vaatleri arasında "İktidara geldiğimizde Erdoğan aday olamayacak" deselerdi hiç değilse daha az komik olurlardı.
"Muhtar bile olamaz" manşetinden biraz hallice; lakin, Erdoğan düşmanlığıyla malul zırtolarda kallavi bir karşılığı olurdu.
En azından, "Cumhurbaşkanlığı, Çankaya Köşkü'ne taşınacak" vaadi gibi sade suya tirit olmazdı.
Hayır yani, ne olacak Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkü'ne taşınınca?
Mesela, karne ödülü olarak et isteyen o çocuk, artık karne ödülü olarak Miami'ye tatile mi gidecek? (Pardon, et isteyen çocuk haberi de yalan çıkmıştı değil mi?)
Görebildiğim kadarıyla, eski CHP Milletvekili Barış Yarkadaş dostumuzun dışında Cumhurbaşkanlığı'nın Çankaya Köşkü'ne taşınması vaadine sevinen yok...
Barışcan'ı tanırım, cingöz çocuktur, yaş tahtaya basmaz. Muhakkak gizli bir hesabı vardır. Yoksa gündüz gözüyle, "Cumhurbaşkanlığı, Çankaya Köşkü'ne yeniden taşınırken, gidip paket yapacak, eşya taşıyacağım..." demezdi. Belki de taşıyacağı paketlerden en büyüğüne Engin Özkoç'u koyup, gizlice Çankaya Köşkü'ne sokacak, böylece müstakbel cumhurbaşkanlarının sözcüsü olmasını sağlayacaktır.
Engin Özkoç ortak dostumuzdur. Gerçi benim dostluğumdan Engin'imin haberi yok. Fakat böyle dostluklar benim için her zaman daha eğlenceli olmuştur.
Daha da eğlenceli olan, Cumhurbaşkanı Sözcüsü olarak Engin Özkoç'un, "Cumhurbaşkanımız Kılıçdaroğlu'na haftalık ziyaretlerinde bulunan Başbakan Akşener..." diye bir konuşmasını tahayyül etmektir...
Eğlendiğimi sanıyorsunuz değil mi? Yanılıyorsunuz ki ne kadar! Tam aksine, çok üzülüyorum! İtiraf edeyim: Bunca kelimeyi üzüntümü gizleyebilmek için yaktım.
Muhaliflere gerçekten çok üzülüyorum. Her şeyden evvel daha önce de belirttiğim üzre akrabalarımın çoğu muhalif.
Gelgelelim, bu CHP ve kuyrukçularının muhaliflere yaptıklarını Ertem Eğilmez'in Maho Ağa'sı (Şener Şen) Almanya'ya gitmek isteyen garibanlara yapmadı.
Her seçim umut verip sonra da yüzüstü bırakıyorlar.
Vaatlerinde bile gerçek seçmenlerine doğru dürüst yer vermemişler. Yerel yönetimler üzerinden Kandil'e, KHK'lar üzerinden de Pensilvanya'ya selam çakmayı ihmal etmemişler.
Tevekkeli Kandil ve Pensilvanya bunları desteklemiyor.
Bunların Şirin Payzın'ı bile Millet İttifakı'nın açıkladığı metni, "Fetullahçılarla el ele vermek" şeklinde özetledi, daha ne desin.
Allah aşkınıza şu vaatlerine bakar mısınız: Şehir hastanelerini kapatacaklarmış. Bir de İstanbul Sözleşmesi'ne geri döneceklermiş.
N'aber muhalif muhafazakâr, iyi mi böyle!
AK Parti'nin çöpe attığı mahut sözleşmeyi, içinde Karamollaoğlu'nun da yer aldığı Millet İttifakı geri getirmeyi vaat ediyor.
Abilerin, ablaların, üstatların matine- suare "Akepe İstanbul Sözleşmesi'yle aileyi yıkıyor, nesilleri mahvediyor!.." diyor, sen de bir güzel inanıyordun...
Şimdi bunlara "Derdiniz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemekse neden susuyorsunuz?" diye sormayacak mısın?