Bunlar kaç zamandır anketler üzerinden "Erdoğan kaybediyor" diyorlar, ardından da AK Parti'yi destekleyenleri aşağılamaya çalışıyorlardı.
Kaptırıp gidenleri de, "Hesap soracağız!.. Acımayacağız!.. Gözyaşlarına bakmayacağız!.." faslına geçiyorlardı.
Cumhurbaşkanı aday adayları da pırtlak gibi arzı endam ediyordu.
Hangi birini sayayım; Bolu Belediye Başkanları Tanju Özcan'dan Cem Uzan'a kadar bir yığın insan evladı işte.
Bana sorarsanız içlerinde en enteresanı, gündeme gelmek için eline geçirdiğini tokatlayan Mustafa Sarıgül'dü. Fakat o da saman alevi gibi parlayıp anında sönüyordu. Bana öyle geliyor ki, et tokatlayan Nusret'i tokatlayabilseydi daha çok gündeme gelebilirdi. Ama tabii Nusret tokatlanmayı kabul etmeyebilir. Gerçi "işverenlerle" her zaman anlaşmanın bir yolu vardır. Neyse...
İmamoğlu derseniz, İBB Başkanlığı'nı kazandığı günden beri gözünü cumhurbaşkanlığına dikmişti.
Son günlerde de İstanbul'da tutamıyoruz. Namazı nerede kılacağına, içkiyi nerede içmeyeceğine kadar ince ayarlanmış seçim gezilerine çıkıyor. Hatta "Eşcinsel evliliklere bizim toplumumuz henüz hazır değil" şeklindeki yazıklanmalarını artık terennüm etmiyor.
CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu'nun "emek hırsızı" ithamından sonra CHP'de nasibinin kalmadığının da farkında olacak ki, son kozlarını oynuyor.
"İstanbul'da tutamıyoruz" dedim ama, bunun İstanbul'a faydası mı var zararı mı emin değilim. Belki de İstanbul'da olmadığı zamanlar İstanbul'a daha fazla hizmeti dokunuyor. Bilemiyorum.
Bunların müstakbel adayları arasında görebildiğim kadarıyla en fedakârları Mansur Yavaş. Çünkü aday olmak için konuşmamaya katlanıyor. Konuşmamak zordur. Kolay olan, konuşarak rezil olmaktır. Mansur Yavaş belli ki zora talip oluyor.
Eskiden bunlar böyle değildi...
Hiç değilse iyi organize oluyorlardı. Aklına esen cumhurbaşkanı olmaya yeşillenmezdi.
Bir tek sevgili İlhan Kesici'nin adı "yanıltıcı şık" mesabesinde bir müddet dolaştırılır, sonra da gerçek adaylarını açıklarlardı.
Doğrusunu isterseniz, cumhurbaşkanı aday adaylarının çokluğu da nihayetinde anlaşılır bir şey.
Yani, "Madem Erdoğan anketlere göre her durumda açık ara kaybediyor, ben neden aday olmayayım" düşüncesiyle hareket etmeleri gayet doğal.
Her şeyden evvel hiçbir riski yok.
Sayın Erdoğan'a karşı kazanmamak zaten olağan bir şey. En fazla, sonuçlar açıklandıktan sonra, "Cumhurbaşkanı adayımız kaçırıldı" falan derler, olur biterdi.
Gelgelelim, bunların 6'lı Masa'sı bir türlü aday çıkaramadı.
Neden acaba?
Cumhurbaşkanı adayları seçimi kesinlikle kazansın diye mi böyle ince eleyip sık dokuyorlar?
İyi de, CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan geçenlerde Taraf gazetesinin eski yazı işleri müdürü (Y.O.) ve o türbansız yazarın yaptığı bir programda "Recep Tayyip Erdoğan'ın oyu yüzde 26 görülüyor" demiş, bunu da "bir firmanın gizli anketine" dayandırmıştı. (Nasıl dayanak ama; hem gizli hem belirsiz!)
Şu acıklı hallerine bakar mısınız:
Hem gizli-açık tüm anketlerin Erdoğan'ın seçimi açık ara kaybedeceğini ortaya koyduğunu iddia ediyorlar hem de Başkan Erdoğan'ın aday olmaması için yasal dayanak üretmeye çalışıyorlar.
Anlaşılan o ki çamura yatmakla PR'ını yaptıkları "kaostan" başka gerçek adayları yok.