Odatv başta olmak üzere Cumhuriyet, Tele 1 ve kripto FETÖ'cü birkaç internet sitesi "irtica haberleri" üretmek konusunda adeta yarışıyorlar.
Tövbe, yarışmıyorlar, birlikte yürütüyorlar bu işi.
Lakin eskisi gibi "irtica" falan demiyorlar. Eskiden dillerinden düşürmedikleri "mürteci" kelimesini de ağızlarına almıyorlar.
"Eski deliklerden yeni bakışlar" yapıyorlar. Haliyle, 28 Şubat'ları çağrıştırmamaya azami özen gösteriyorlar.
Sevgili Kılıçdaroğlu da "İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz..." demişti. Hatta "Ben de 28 Şubat mağduruyum" diye de ilave etmişti.
Hayır, tuluat değildi söyledikleri, "yeni sürümün" taammüden ifadesiydi.
Belli ki danışmanları iyi "hizmet" veriyorlardı.
Bu danışmanların içinde ByLock kullandığı için tutuklanan tescilli FETÖ'cüler de vardı diyeyim de, gerisini varın siz hesap edin.
***
Taraf gazetesinin eski yazı işleri müdürü (Y.O.),
Davutoğlu-Babacan'ın gazetesindeki (Karar) bir yazısında,
İstiklal Marşı şairimiz
Mehmet Akif Ersoy'un günümüz Türkiye'sinde yaşayamayacağını dile getirmiş,
Odatv de bunu "dikkat çeken bir yazı" diye manşet yapmıştı.
Biraz daha kaptırsalar
Kılıçdaroğlu gibi "Biz de
28 Şubat mağduruyuz" derler miydi, bilemiyorum.
Benim bildiğim, günümüz Türkiye'sinde yaşayamayacak olan Mehmet Akif'ler değil, Zaman gazetesinin yazarlarıydı.
Firari köşe yazarları dahil bilumum FETÖ'cüler günümüz Türkiye'si için
"28 Şubat'tan daha beter!" diyorlar.
Peki, 28 Şubat sürecinde bunların canları mı yandı?.. "Becermediniz bırakın" diye
Erbakan'a adeta parmak sallayan kimdi?
Her fırsatta söylediğim şudur: FETÖ,
28 Şubat sürecinin sosyolojide açtığı derin
yaraları araçsallaştırarak kendine alan açtı.
Başka bir ifadeyle, çocuklarımızın yaz aylarında Kuran öğrenmelerini yasaklayan, sırf başörtülü olduğu için öğrencileri üniversitelerden kovan, İstiklal Marşı'mızdaki "Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli- / Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli" mısraından bile rahatsız olan adı lazım değil paşaların "dine-dindara" ilişkin her şeyi "irtica" diye yaftaladığı mahut dönem üzerinden "meşruiyet" kazandılar.
Aynı filmi bu sefer çok daha sinsi şekilde vizyona sürüyorlar.
***
Son zamanlarda hemen her gün bir meczup veya bir "ham yobaz kaba softa" bulup, "hizmetine" koşuldukları "algıyı" diri tutmaya çalışıyorlar.
Eskisi gibi "Laiklik elden gitti" demiyorlar tabii, yeni sürüm gereği "Türkiye ne hale geldi..." diyorlar.
Türkiye'den "malzeme" bulamayınca
İran'a sardırıyorlar. Orası kesmeyince de
Taliban'dan yürüyorlar. "Türkiye'yle ne alakası var?" diye soran yok nasılsa.
Garabete bakar mısınız:
Kız öğrencilere üniversite yasağı getiren
Taliban üzerinden, başörtüsünden dolayı üniversiteden atılan öğrencilere haklarını iade eden
AK Parti'ye "ayar" vermeye kalkışıyorlar. Oyundan habersiz "genç çeriler" de koroya başlıyor: "Tarikatlar kapatılsın..."
İyi de,
Yunus Emre'den Hacı Bektaş'a, Mevlânâ'dan Celveti tarikatına iltisaklı olan
Mehmet Akif'e kadar ne yapacağız?
İşin garibi şu:
"Tarikatlar kapatılsın" heyulasına altlık mesabesinde haberler üretenler ile muhafazakâr mahallede "AK Parti tüm tarikatlara karşı" şekilde sinsi propaganda yapanlar aynı hedefte birleşiyorlar.
Demem o ki, "28 Şubat'tan daha beter" veya "Mehmet Akif günümüz Türkiye'sinde yaşayamazdı" algısı iyice yerleşsin diye "Yeni sürüm irtica haberleri" hız kesmiyor.
Gladyo yumurtayı hangi ucundan kıracağını çok iyi biliyor.