Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Muhalif olana muhalif olma

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Doğan Akın'ın Jurassic Park'ı beni zırto trollere/şebelek muhaliflere hedef gösterdi demiştim ya, bu sefer de üzerime Medya Ombudsmanları Faruk Bildirici'yi saldılar.
O da yememiş içmemiş ilgili yazımın yayımlanmasını "yadırgatıcı" bulmuş. Sizin anlayacağınız, yazıma "sansür" istemiş!
Neden mi?
"Kucağa oturmak" sözünün Türkçe'deki karşılığı malummuş. Gülşen'i hedef aldığım, kadın olarak onu aşağıladığım barizmiş. Eğer bu cinsiyetçi, ayrımcı ve hakaret yüklü ifadeleri "yabancılaştırma efekti" olarak kullanıyorsam, bu sözcükleri bir politikacı için de kullanabilir miymişim? Kullanamazmışım, kullanamamalıymışım da!..
Böyle buyuruyor Ombudsman hazretleri.
Cevap vereyim: Kullanırım, kullanılır, kullanırlar.
Zira ortada "kucağa oturmak" sözünün Türkçe'deki karşılığı değil, fiilinin söze dökülmüş hâli var.
Gülşen bir konserinde gitmiş seyircilerinden birinin kucağına oturmuş, medya da bunu video ve fotoğraflar eşliğinde haber yaparak, "Gülşen, seyircinin kucağına oturdu" manşetleriyle duyurmuştu. Naçizane yazımda bu habere vurgu yapmıştım.
Yani, mezkûr "kucağa oturdu" ifadesinde mecaz yok, ima yok, alegori yok, eğretileme yok. Olanı söylemek, somut olarak gerçekleşeni ifade etmek var.
Hülasa, "biri kucağa oturmuşsa, kucağa oturmuş olur". (Şu Ombudsman'ın bana kurdurduğu cümleye bakın, hey Allah'ım ya!)
İşimiz gerçekten zor!
Ombudsmanı böyle olan sosyolojiye neyi nasıl anlatacaksın!
Mesela, Türkçe'yi bile savunacaksan, Arapça'ya karşı savunacaksın. Yanılıp da İngilizce'ye karşı savunursan, hele ki İngilizce eğitime veya tabelalara karşı çıkarsan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ederek ne kadar "muhalif" olduğunu göstermek zorundasın.
Yoksa yanarsın!
Gerçi tek başına "muhalif" olmak, İngilizce'ye karşı Türkçe'yi savunmanın "günahını" affettirmez.
Fakat, en azından, "meczup" kategorisine veya "yok sayılanlar" sınıfına girmeyi başarır, linç edilmekten kurtulursun.
Hem Türkçe'yi savunmuş hem de ne kadar sıkı bir muhalif olduğunu ortaya koymamışsan kara listelerine yazılmaktan kurtulamazsın.
Mesela, Ali Tufan Kıraç kurtulamadı. Birkaç yıl önce İngilizce eğitimin Türkçe'ye zarar verdiğini söylediği için adının üstünü çizmişler belli ki.
Şöhreti, sanatı, müzisyenliği, Anadolu Rock'ın günümüzdeki en büyük temsilcisi olması kara listelerine girmesine engel olamadı.
İngilizce eğitimin Türkçe'ye zarar verdiğini söylemek nasıl bir "günahsa" artık; Kıraç'ı Atatürkçülüğü, yurtseverliği, milliyetçiliği bunların şerrinden kurtaramadı. Özgür Demirtaş'ın Twitter'da kendisini engelleme nobranlığını eleştirdiği için de geçen gün linç edilmesi, kara listede olmasının bir süreği.
Şu hâle bakın: Bütün dünyada şarkıcıların hayran kitleleri olur, bizde ekonomistlerin!
Urfa kökenli "Beyazlaşmış Türk" Özgür Demirtaş ekonomi konserleri veriyor mübarek. İktidarı eleştirdin mi ne anlatırsan anlat konser vermiş kadar oluyorsun zahir.
Kıraç'a gösterilen tepkilerin en ilginci, "Muhalif olana muhalefet yapma" şeklindeydi.
"Muhalefete muhalefet yapma" diye diye buralara kadar geldiler demek!
PKK da FETÖ de "muhalif". Onlar için de "muhalif olana muhalefet yapma" diyecekler mi peki?
Gerçi Burak Haktanır'ın Türkiye'yi "savaş suçlusu" gibi göstermeye çalışanlara karşı malum festivaldeki tepkisine "küresel sistem yandaşı muhalif medyanın" ve salondakilerin tavrı, diyebileceklerinin bir göstergesi.
"Muhalif" olduktan sonra TSK'ya iftira atarak Türkiye'yi "savaş suçlusu" göstermek de mübah.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA