Yaklaşık iki ay boyunca sürdürülen soruşturmanın sonucu şu: "Kurşunun hasarlı olması nedeniyle çıktığı kaynak tam olarak saptanamadı!.."
Hangi soruşturmanın mı?
Baştan anlatayım:
Al Jazeera'nın kıdemli mensuplarından Şirin Ebu Akile, 11 Mayıs 2022'de Batı Şeria'da İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından başından vurularak katledilmişti.
Görüntüleri izlemişsinizdir.
Korkunçtu!..
İsrail güvenlik güçleri, Şirin Ebu Akile'nin cenazesini taşıyanlara da saldırmış, tabutun devrilmesine neden olmuştu.
Başta IDF ve İsrail yanlısı yayınlar bu menfur cinayeti Filistinlilere yıkmaya çalışsa da, apaçık deliller karşısında daha fazla sürdürememişler, Şirin Ebu Akile'nin "kaza kurşununa" kurban gittiğini söylemek zorunda kalmışlardı.
Ne ki, "kaza kurşunu" yalanı da dayanaklı değildi.
Zira, Ebu Akile öldürüldüğünde, üstünde "PRESS" yazılı zırhlı yeleği, başında da kurşun geçirmez kaskı vardı. Kurşun, keskin nişancılara taş çıkartacak bir "marifetle" Şirin Ebu Akile'nin boynuna isabet etmişti.
Birleşmiş Milletler başta olmak üzere birçok uluslararası örgüt soruşturma başlattı.
E tabii, ABD de kayıtsız kalamadı. Şirin Ebu Akile her şeyden evvel ABD vatandaşıydı.
Amerika'nın en önemli ulusal günü olan (birkaç gün evvelki) "4 Temmuz Bağımsızlık Günü"nde iki ay boyunca sürdürdükleri mezkûr soruşturmanın sonucunu açıkladılar:
Şirin Ebu Akile'ye isabet eden kurşunun kaynağı belirsizmiş.
Nedenini de başta belirtmiştim; kurşun merhumenin başına saplandığı için hasar görmüş!
Hasar görünce de adli incelemelerden tam randıman alamamışlar!
Böylesi bir "gerekçe" komedi filminde olsa gülersiniz, lakin bu film değil, gerçek.
Gelgelelim, kaynağı saptanamayan kurşunun geldiği taraf inkâr edilecek gibi değildi.
Kimi medya organları, Şirin Ebu Akile'yi katleden kurşunun İsrail Savunma Kuvvetleri'ne mensup bir asker tarafından ateşlendiğini belgeleyen bilgileri ilk günden itibaren yayınlamıştı.
Hasarlı olduğu için kaynağının belli olmadığını savladıkları kurşunun İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) saflarından geldiğini kabul etmeye mecbur kaldılar.
Yine de şapkadan tavşan çıkarmayı ihmal etmediler: Atılan kurşunun, Ebu Akile'yi öldürmek niyetiyle atıldığına "inanmak için bir gerekçe olmadığı" kanısına vardılar.
Dahası, bu vahşi cinayet, "İsrail'de gerçekleşen bir dizi terör olayı sonrası, Filistin İslami Cihat'a karşı İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen askeri operasyonun sonuçlarından biri..." olarak tanımlandı.
Hülasa edecek olursak...
Rahip Brunson olayında, "Vatandaşımı korurum" iddiasıyla Türkiye'ye savaş açmadığı kalan ABD'nin en önemli ulusal bayramında yaptığı söz konusu açıklamayla, kendi vatandaşını, üstelik prestijli bir kadın gazeteciyi, tam da gazetecilik yaparken (dahası, özellikle "gazetecilik yaptığı için") öldüren İsrail'i aklayışını tüm dünya izledi.
Yani, konu Türkiye ve benzeri ülkeler olduğunda, "Tek bir vatandaşı için dünyayı ayağa kaldıran" Amerika, sıra kendi vatandaşı Şirin Ebu Akile'yi katleden İsrail'e gelince, tüm dünyayı susturmaya çalışıyor!..
ABD'nin patronu olduğu bu "dünya düzenine" muhalif olmadıktan sonra, "muhalif" olsan ne olur "partizan" olsan ne olur!