Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, "Kılıçdaroğlu'na oy isteriz" demiş.
Lakin, yanlış anlaşılmak da istemediklerini ilave etmiş. Yine sözlerini söyleyeceklermiş!
Sizin anlayacağınız, Kılıçdaroğlu'na ve genel olarak muhalefete ilişkin laflarını sakınmayacaklarmış.
Gerçi, muhalif güruha ilişkin şimdiye değin ne söylemişler, doğrusu bilmiyorum.
Benim bildiğim şudur:
Küresel iktidarın yani dünya sisteminin patronu ABD de Erdoğan'a karşı tıpkı TKP gibi Kılıçdaroğlu'nun başını çektiği muhalif güruhu "tercih" ediyor.
Bunu tartışamayız. Zaten herkesin bildiği bu gerçeği ABD Başkanı Biden açık seçik ifade etmişti.
Demem o ki...
TKP mahut tercih dolayımında, ABD ile sonuç itibarıyla yan yana düştükten sonra muhalif güruhtan lafını sakınsa ne olur, sakınmasa ne olur!
***
Sevgili Kılıçdaroğlu özellikle son günlerde
İmamoğlu ile ABD ve İngiliz muhipleri misali bir yarışa giriştiği için TKP desteğini fark etmeyebilir.
Bence fark etse iyi olur. Hatta fark etmekle de kalmayıp mümkünse sevinsin.
Naçizane tavsiyem, kıymetini de bilsin.
Oy potansiyeline bakıp da TKP'yi sakın ola küçümsemesin. Her şey oydan ibaret değil, biraz da "özgül ağırlığa" baksın.
Özgül ağırlık önemlidir! Mesela,
bin tane Engin Özkoç'un desteğinden
bir tane Ayşenur Arslan'ın desteği daha
etkilidir. Gerçi bunun tersi de doğrudur
ama şimdi "paradoksal gerçeklik" üzerine
gevezelik yapmanın vakti değildir,
burada keselim.
Kılıçdaroğlu'nun özgür ağırlığa şayet aklı yatmıyorsa, meseleye "pragmatik" yaklaşsın.
TKP desteği
"kamuflaj" bakımından işine yarayabilir. En azından, Boğaz manzaralı geceliği 100 bin TL olan lokasyonları evinin mutfağı olarak yutturma "sahtekârlıklarına" tenezzül etmek zorunda kalmaz. Böylece "sevgili halkına" durduk yere kendini rezil etmez.
Hem daha kestirmeden yol alır. Sözgelimi, "Emekçi sınıfların temsilcileri de bizim yanımızda" falan der.
***
Sevgili Kılıçdaroğlu'na "pragmatik" davransın dedik ama malumunuz her şeyin faydası olduğu kadar zararı da vardır.
Zararını şu soruyla hülasa edebiliriz:
Bu ne menem ittifaktır ki CHP ile
Babacan'ı, PKK ile
İYİ Parti'yi,
FETÖ ile
Saadet Partisi'ni, TKP ile
Davutoğlu'nu yan yana getirebiliyor?
TKP lafın burasında, "Biz ittifak kurmuyoruz ki, Erdoğan'a karşı Kılıçdaroğlu'nu veya ittifakın seçeceği adayı tercih edeceğiz diyoruz..." yollu itiraz edebilir.
Ona bakarsanız FETÖ de mahut ittifaka "tercih" mesabesinde destek veriyor; TKP Genel Sekreteri'nin ifadesiyle "oy istiyor."
Hepsinden önemlisi ABD'nin "tercihi" de bu. Aslında bütün diğer tercihler bu tercihin bir süreği.
O değil de,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan kurtulmak belasına kendi
kendilerini ne hallere düşürüyorlar.
Çekilecek dert mi bu:
Hem her fırsatta "çürümüş sermaye düzenine" karşı çıktığını söyleyip hem de ekonomi programını
Babacan'a teslim eden bir ittifakı desteklemek...
Hem
"antiemperyalist kurtuluş savaşından" dem vurup hem de dışişlerini
ABD ve NATO muhibbi (CHP
Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan
Yardımcısı)
Ünal Çeviköz'lerin yürüteceği
ittifaka oy istemek...
Hem
Mustafa Suphi'lerden, antikomünist barbarca katliamlardan, devrimden, aydınlıktan söz edip hem de
Davutoğlu veya
Meral Akşener'lerin içinde yer aldığı ittifaka omuz vermek...
Ne diyelim, sağlık olsun.