Bu ne ki, bundan 35 yıl mukaddem, 3 Mart 87'de, yağan karı, kar fırtınasını görecektiniz.
Henüz üniversite talebesiydim ve ilk oyunumun (Şeytan Üssü Haber Merkezi) Cağaloğlu Halk Eğitim Merkezi'nde iki gün üst üste olmak üzere ilk 4 gösterimi vardı.
O vakitler Şişhane'de kalıyordum. Karikatürist bir arkadaşım, "Abi uyan!" dedi, "Beni bile heyecandan uyku tutmadı, sen nasıl uyursun?!"
"Sen de yat uyu oğlum" dedim, "Bu havada tiyatro mu olur?"
Çok geçmedi telefonla aradılar:
"Yoğun kar yağışından dolayı yollar tıkanır düşüncesiyle akşam biletiyle gündüz kapıya dayananlar var. Ama matine full, ne yapalım?.."
Koştum gittim ki salon hıncahınç dolu.
Dışarıda kalanlar için sandalye bulup buluşturuldu. Yetmedi. Ayakta izlemek zorunda kalanlar oldu. Hülasa, Avcılar'dan Pendik'e kadar İstanbul'un her yerinden gelenler oldu; o kar kıyamette 4 oyun üst üste kapalı gişe oynandı.
Bu vesileyle Hasan Nail Canat ustamıza ve Mustafa Öcalan kardeşimize sonsuz rahmet diliyorum.
***
Tamam, o vakitler nüfus bu kadar değildi ama metro gibi ulaşım araçları da yoktu. Buna rağmen oyunumuzu matine- suare izlemek için İstanbul'un en ücra semtlerinden gelmişlerdi.***
Lamı cimi yok, bu arkadaş hem yetersiz hem de kendinin farkında değil. Millet ona bayıldığı için oy verdiğini sanıyor. Yani, AK Parti'ye tepki oylarının kendisiyle alakası olmadığını hâlâ fehmedebilmiş değil. Bir gülüşüne öldükleri Muharrem İnce'nin haline bakıp ibret de almıyor!
Yetmezmiş gibi şımardıkça şımarıyor. Herkesi de küçük görüyor, aşağılıyor.
"Temel atmama töreni" düzenleyen kendisi değilmiş gibi "Yapmama AKP engel oluyor" diyebiliyor. Madem öyle, "Suya ve İETT'ye zam üstüne zam yapacaktım, AKP izin vermedi" desin de görelim.
Tuz ihalesini iptal etmek ne demektir? Kar uyarısı kaç gün önceden yapıldı, önlem almamak nasıl bir şeydir? Hem bu kaçıncı; selde böyle, karda böyle...
Her şeyden evvel aklı başka yerlerde. Anlaşılan o ki İstanbul bu arkadaşı kesmedi, kesmiyor. İstanbul'u sıçrama tahtası gördüğü belli. Sıçrarken çakılmak da var, haberi olsun.
Oysa sevimsizleşmemek için en azından "samimi" olmayı deneyebilirdi. Bünyesi mi izin vermiyor, bilemiyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu'ndan rica ediyorum:
Bunu cumhurbaşkanı mı başbakan mı ne yapacaklarsa yapsınlar, düşsün İstanbul'un yakasından.
Yeter!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz