Elbette her şeyden evvel belirleyici olan ne yaptığındır.
Şayet "yaratıcı yıkıcılığa" soyunmuş "beşinci kol faaliyeti" yapıyorsan veya Akşam gazetesinden Kurtuluş Tayiz arkadaşımızın ifadesiyle, "Türkiye'nin Libya'ya cihatçı taşıdığı, Karabağ'a paralı asker gönderdiği, DEAŞ'a silah taşıdığı, Irak ve Suriye'de sivilleri katlettiği vs. gibi haberleri..." matine- suare servis ediyorsan kimler tarafından fonladığın doğal olarak sorgulanır.
Bir de...
Seni fonlayan kuruluş, Türkiye'ye ambargo koyan, güvenliğini tehdit eden ve 15 Temmuz darbesi elebaşına yataklık yapmaya devam eden bir ülkenin istihbaratıyla iltisaklıysa, daha önce de PKK'nın dağ kadrosunu "fonladığı" ortaya çıkmışsa kamuoyu vicdanında hak ettiğin yeri bulursun...
Demem o ki, ortada muamma yok. Konu belli, bağlam belli.
Kimse karnından konuşmasın!
Çakır Ruşen'lere destek vermek için konuyu dağıtarak, sağa sola atmaya çalışarak kendi kendilerini iptizale uğratmasın.
Dostlarımız da lütfen tutarlı olmaya çalışsın.
"Türkiye de Yunus Emre gibi vakıfları fonluyor..." ne demek Allah aşkınıza?! Bundan daha doğal ne var? Yunus Emre Vakfı zaten Türkiye kuruluşu değil mi?
Yoksa...
ABD de (mesela, Chrest Foundation Vakfı vasıtasıyla) kendi kuruluşlarını mı fonluyor demeye getiriyorsunuz?..
***
ODATV'nin bir film setindeki kurusıkı silahları gerçek silahmış gibi yansıtarak "muhafazakâr" kesimin silahlandığı algısını yerleştirmeye çalışan o utanç verici haberini nasıl eleştirdiysek, "fondaş medyayı" gündeme getirmesinin de hakkını teslim edelim.
Mezkûr fonlamanın daha evvel bilinmiş olması veya inkâr edilmediğinin iddia edilmesi Soner Yalçın arkadaşımızın sitesinin başarısını gölgelemez.
Gelgelelim...
NTV'nin eski haber sunucusu Banu Güven, Deutsche Welle'deki yazısında bu başarıyı, "AKP'ye bayram hediyesi" tesmiye etmiş!..
Dikkatli olmasını öneririm.
Zira her şeyi AK Parti'ye yaradı / yaramadı endeksine bağlayanlar kol geziyor.
Söz konusu yazısında, AK Parti'nin en azından "mülteciler politikasını" zımnen de olsa arkalamakla, kendisinin de bir "hediye" verdiğini söylemekte hiç de güçlük çekmezler.
Çünkü Suriyeli ve Afganistanlı sığınmacılara veya mültecilere düşmanlık yapanlara muhalefeti de kapsayacak şekilde karşı çıkıyor. Kılıçdaroğlu'nun bu konudaki popülist tavrını da eleştiriyor!..
Hemencecik "Alman medyasında yazıyor ya ondandır" demeyin.
Bu konuda tutarlı. AB ülkelerinin sığınmacıları Türkiye'ye hapsetme politikasına lafını sakınmıyor.
Lakin ne oluyor, nasıl oluyorsa...
Sığınmacılara en şedit şekilde karşı çıkan Meral Hanım'ın İYİ Parti'sinden, sığınmacıları ötekileştirmeyen Banu Güven'e kadar bir oluyor, birlik oluyor, Erdoğan nefretinde adeta yarışıyorlar.
Tıpkı "mandacı medyaya" karşı çıktığını iddia eden Soner Yalçın ile "mandacı" Ruşen Çakır'ın Erdoğan düşmanlığında örtüştüğü gibi.
Sanki gizli bir el bu nefret paydasını dizayn ediyormuş gibi.
Hem de...
"Mesele Erdoğan düşmanlığıysa (vatan dahil) gerisi teferruattır" dercesine!