Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Komünist arkadaşım

Düşüncelerimiz çok farklıydı ama ABD ve İsrail konusunda tavrımız hemen hemen aynıydı ya, bu da bana yetiyordu.
Ayrıca dürüst, namuslu bir arkadaştı. Beni de "yoldaşlarından" çok sever, ne zaman sıkışsam koşar gelirdi. Aynı şekilde ben de onun için iki elim kanda olsa koşar giderdim.
Kimi zaman "Ah ulan, bir de komünist olacaktın ki..." diye hayıflanırdı. Ben de buna mukabil, "Sen namaza başlarsan, ben de komünist olurum. Zaten adımız çıkmış yeşil komüniste..." diye takılırdım.
Ailesiyle kalıyordu.
Bir gün evine gittim. Saatlerce muhabbet çay derken akşam oldu. "Maçı izlemiyor muyuz?" dedim. "Ne maçı?" dedi.
Biliyordum, futbolla arası yoktu.
"Ben takım tutmuyorum, bilmiyor musun?" dedi.
"Bu milli maç" dedim, "Rusya-Türkiye maçı."
Hemen atıldı:
"Rusya değil, Sovyetler..."
Her defasında "Sovyetler" diye düzeltmesi hoşuma gider, hinliğine "Rusya" derdim.
Tahmin ettiğiniz gibi henüz Berlin Duvarı yıkılmamış, Sovyetler Birliği (SSCB) dağılmamıştı.
"Tamam, Sovyetler olsun" dedim, "Uzatma, aç şu televizyonu, maç başladı."
Açtı. İstemsizce karşısına geçti... Rusya bastırdıkça bastırıyordu. Dakikalar ilerledikçe maça kendini kaptırmaya başladı. Rusya çok net bir gol pozisyonunu kaçırınca da "Lan bu kaçar mı?" diye hayıflandı.
"Oğlum" dedim, "Manyak mısın, golü biz yiyorduk!"
"Biliyorum," dedi, "Siz yiyordunuz."
"Siz derken?"
"Türkiye" dedi...
Hayır, "Türkler" demedi, o kadar da değil. Nihayetinde kendisi de Türk'tü. Diyeceksiniz ki ne fark eder; Türkiye, Türklerin vatanı değil mi? Öyle ama arkadaşım mensubu olduğu malum ideolojik çerçevenin içinden bakıyordu. Haliyle, NATO üyesi ve ABD kuklası gördüğü Türkiye Cumhuriyeti'nin "oligarşi" tesmiye ettiği yapısına, "kurucu ideolojisi" dahil topyekûn karşı çıkıyordu.
Neyse uzatmayayım, "Ben bu maçı deplasmanda izlemeyeceğim" dedim. Ne kadar engel olmaya çalışsa da dinlemedim, çıktım. Hemen yakınlardaki bir kahvehaneye gittim. Herkes tek yürek olmuş, nefes nefese maçı izliyordu. Çok geçmeden komünist arkadaşım da geldi, yanıma oturdu. "Böyle iyi mi?" dedi gülerek. "İyi tabii" dedim, "Bizimkilerleyim, halkımın arasında. Yensek de birlikte yeneceğiz, yenilsek de!"
Bütün bunları neden mi anlattım?..
ABD Başkanı Biden'ın, kendisini selamlamak için ayağına kadar geldiğini gören Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ayağa kalktığı andan bir kareyi dondurup, sanki Biden'ın önünde eğilmiş, dahası elini öpüyormuş gibi servis eden İngiliz Reuters ve Fransız AFP manipülasyonuna, Cumhuriyet ve ODATV cumburlop atladı.
Görüntülerin bütünü yayımlanınca, o fotoğraf karesinin nasıl müptezel bir algı için "çarpıtıldığı" ortaya çıktı.
Cumhuriyet gazetesi ve ODATV utandı mı peki?
Kendi ülkelerinin cumhurbaşkanını itibarsızlaştırmaya/ aşağılamaya yönelik bir algı operasyonunun "nakliyecisi" olduklarından ötürü özür dilemeleri gerekmez mi?..
Türkiye karşısında Sovyetler'i tutan o komünist arkadaşım daha dürüst, daha tutarlı...
En azından kimi tuttuğunu açıkça söylüyordu.
Bunlara sorsan, "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Atatürk'ü kimseye vermezler. ABD emperyalizmine de güya karşılar...
Müstevli haber ajanslarını ve medyasını anlıyorum.
Başkan Erdoğan'ın ABD'ye kayıtsız şartsız boyun eğmek yerine, ABD Başkanı Biden ile karşılıklı saygı ve çıkar amaçlı görüşmesinden, hülasa, Türkiye'nin tam bağımsızlık yolunda ilerleyerek bölgesel güç haline gelmesinden son derece rahatsızlar. Bunu da her fırsatta dermeyan ediyorlar.
Peki, ODATV ve Cumhuriyet'e ne oluyor?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA