Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Büyük risk

Karagümrük'te güzel bir abimiz vardı. Akad'ın kaç kez izlediğimi unuttuğum "Vesikalı Yarim"indeki Halil (İzzet Günay) gibi naif, romantik bir manavdı. Bir farkla ki pavyon şarkıcısı Sabiha'ya (Türkan Şoray) değil, Beşiktaş'a vurgundu.
Metin, Ali, Feyyaz'lı Beşiktaş'ın Fulya'daki antrenmanlarını bile kaçırmazdı. Sadece fanatik değil biraz da tuhaftı.
Mağlubiyeti asla kabul etmez, "Maç bağlanmış... Yattılar rakibe..." derdi. İtiraz ederseniz sizi bi güzel dinler, sonra da kaldığı yerden aynen devam ederdi. Onu güzelleştiren biraz da bu özelliğiydi.
Zamanla bu huyundan vazgeçti. Tüm mağlubiyetleri Beşiktaş yönetimine bağlamaya başladı. İlgisi kulüp başkanıyla da sınırlı değildi. Murahhas azadan yedek üyeye kadar tüm yöneticileri bilir, maç sonuçlarından onları da bi şekilde sorumlu tutardı.
Eskiden futbolcuların performansından öteye geçmez, "Havada asılı kaldı" veya "Belinden su aldı" gibi lakırdılarla muhabbeti çiçeklendirirdi. Yöneticilere kafayı taktığı günden beri bu sözler artık ondan duyulmaz olmuştu. Sizin anlayacağınız o eski muhabbet kaybolmuş, biz de elimizi ayağımızı çekmiştik...
Manav abimizin hali pürmelali, yayıncı kuruluştan maç görüntüsünü elde edemedikleri için kulüp yönetimleri üzerinden spor programları kotaranlara benziyor.
Bunlarınki huy değil tabii, zaruretten. Programa alacakları reklam, maç görüntüsünün ederine değmiyor, ne yapsınlar!
Lakin, bir futbolsever olarak bana ne kardeşim yöneticiden, asbaşkandan, üyeden. Seyrettiğim maça bakarım; hangi futbolcu nerde nasıl oynadı, maç içinde hangi taktik varyasyonlar denendi ila ahir.

***

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Üniversite öğrencisi için de önemli olan aldığı eğitim değil midir?
Bir vatandaş olarak ben de verdiğim vergilerle giderleri karşılanan Boğaziçi Üniversitesi dahil tüm devlet üniversitelerinin uluslararası düzeyine, hakemli dergilerde yayımlanan makale sayısına bakarım.
Devlet kendi üniversitesine rektör atamış, beğenmezsen itiraz eder, protesto edersin. Hakkındır.
Lakin, devlet nasıl ki yasa dışı rektör atayamaz sen de yasa dışı protesto yapamazsın. Yönteme karşı çıkabilirsin ama işi azgınlığa dökemez, hele hele kutsala hakaret edemezsin.
Biliyorum, Kâbe'ye yapılan o müstekreh saygısızlık, protestocu öğrencilerin hepsini bağlamaz. Ama öncelikle onların tepki göstermesi gerekmez miydi? (Hiç değilse tepki gösterenlerin fişlenmesine isyan etseydiler ya!)
Son olaylar bize CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu'nun "Erken seçimle ya da başka bir şekilde..." açıklamasından malum RAND raporuna kadar birçok şeyi ister istemez hatırlatıyor.
Polisin "Aşağıdan gidin" uyarısını "Aşağı bakın" şeklinde çarpıtan algı operasyonu her şeyi anlatmaya yetiyor.
Gençlerimizin istismar edilmesine fırsat verilmemelidir.
Bakın işte İBB Başkanı da atladı işin içine. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle buluşacakmış da onları dinleyip sorumluluğunu yerine getirecekmiş! Belediyecilik hariç her "sorumluluğu" gidermeye teşne zaten. Geçen hafta da İstanbul Valiliği ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni karıştırmış, Uygur Türkleri ile Çin İstanbul Konsolosluğu arasında arabuluculuğa kostaklanıp kendini rezil etmişti.
Gerçi yine de Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini kendisinin dinlemesi, Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun dinlemesinden evladır.
Ya laf döner dolaşır "İstikbal göklerdedir" muhabbetine gelirse... Risk büyük!..
Neden mi?
Gafların efendisi CHP'nin ağır toplarından Levent Gök'e başka bir şey diyerek zor durumda bırakmıştı, unuttunuz mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA