Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Bir tuzak daha var!

Şunda hemen herkes hemfikirdir: Şayet 15 Temmuz gecesi Gladyo kazansaydı Türkiye'yi İran'la savaşa sokacaklardı.
Başaramadılar fakat (küreselciler) nihai hedeflerinden vazgeçmiş de değiller.
Yazık ki malum asabiyetler üzerinden bu hedefe taş döşeyen salim muhteremler var.
İçlerinde öyleleri de var ki ırkçı İsrail rejiminin İranlı bilim insanlarına yaptığı saldırının kınanmasına bile tahammül edemiyorlar.
İyi niyetli olduklarını varsayarak bunlara şuncağızı hatırlatmak isterim:
Osmanlı - Safevî kapışması hakimiyet / egemenlik eksenli bir kapışmaydı, tarihte kaldı.
1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması'ndan beri barış içinde komşuluk ilişkilerini sürdüren iki ülke artık beka mücadelesi veriyor.
Günümüzde her iki ülke de hemen hemen aynı güç merkezleri tarafından tehdit ediliyor.
Bu güç merkezlerinin patronu da "savunma hakkımıza" bile saygı duymayan "müttefikimiz" ABD'dir.
S-400'ler nihayetinde hava savunma sistemi değil mi? Mesele NATO muhabbetiyse, Yunanistan'ın S-300'lerine neden itiraz edilmedi?

***

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz


ABD tarafından Türk askerinin başına Irak'ta çuval geçirildiğinde "Türk askerinin Irak'ta ne işi vardı?" demekle (ki, Çandargiller böyle demişlerdi) ABD'nin İranlı bir komutanı bölge ülkelerinden birindeyken katletmesi üzerine, "İranlı komutanın da orda ne işi vardı?" demek arasında fark yoktur.
Sorulması /sorgulanması gereken şudur:
"ABD'nin bölgede ne işi var?"
Aselsan cinayetlerine sevinmek bir İranlı için ne kadar zilletse, İranlı bilim insanlarının Netanyahu rejimi tarafından katledilmesine sevinmek de bir Türk için o kadar zillettir.
Sayın Devlet Bahçeli'nin geçtiğimiz cuma günü katledilen İranlı bilim adamı Prof. Muhsin Fahrizade üzerine yaptığı konuşma zilletin bizden uzak olduğunun da ifadesi olmuştur.
Birlikte dinleyeyim: "Fahrizade suikastı Kasım Süleymani suikastından sonra gerçekleşmiş en vahim cinayetlerden birisidir. Ziyadesiyle kırılgan halde bulunan bölgesel huzur ve barışı temelinden bozmayı amaçlayan her türlü ahlak ve hukuk dışı arayışı, saldırıyı ve komployu terörizmden ayrı tutmuyor, ayrı görmüyoruz (...) ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun nezaketsiz ve seviyesiz İstanbul seyahatinden sonra Kudüs'e gitmesi, Batı Şeria ve Golan Tepeleri'nde gezmesi, adeta bölgeyi provoke eder gibi tutum takınması ve ardından Muhsin Fahrizade cinayetinin gerçekleşmesi bize göre üzerinde düşünülmesi gereken kuşkulu bir detaydır..."

***


Geçen günkü yazımda suikastlara sadece caydırıcılığın engel olacağını söyledikten sonra İran'ın dilemması tam da burada başlıyor demiştim.
Karşılık verseler, Netanyahu'nun tuzağına düşmüş olacaklar. Karşılık vermeseler zaaf veya çaresizlik algısına neden olacaklar. (Ayrıca, karşılık verilmediği için suikastlar devam ediyor denilecek.)
İran anlaşılan o ki Biden döneminden (nükleer enerji anlaşması dahil) umduğu avantajı kaybetmemek uğruna karşılık vermeyecek.
Ruhani de zaten "Radikal Siyonistlerin tuzağına düşmeyeceğiz" dedi.
Lakin ABD'de her yönetim ırkçı Siyonizm yanlısıdır. Aralarında sadece yöntem farklılığı vardır.
Umarız "radikal Siyonistlerin" tuzağından kaçıp (mezhep asabiyetlerini kaşıyan) "sinsi Siyonistlerin" tuzağına düşmezler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA