Lafın dümenini, tanımlanan aksiyomların üzerinden yürüyen matematik ve ezik kafalı aşka kırmak için vaktiyle şöyle bir fıkra anlatmıştım:
"İki artı iki kaç eder?" sorusunu mali müşavirinize sorarsanız, "Size kaç lazım?" der. Maliyeciye sorarsanız, 4 milyondan kapıyı açar. Psikiyatristinize sorarsanız, "Hele şu sedyeye uzanın ve bu sorunun cevabını neden bilmek istediğinizi çocukluğunuzdan başlayarak anlatın" karşılığını verir.
Aynı soruyu genetikçilere sorarsanız, işlemi nasıl yaparsanız yapın sonuç değişmez diyeceklerdir.
Mikrobiyologlara sorarsanız, "Sonucu mikroplar belirler" diyecekleri kuvvetle muhtemel.
Evet, vulgarize ediyorum.
Zira çok "değişik" okurlar var. Bunlardan (profiline Mustafa Kemal yerleştiren) birine geçen hafta maruz kalınca, eleştirdiği yazımdan bir cümleyi hatırlatmak zorunda kaldım. Mahcup olacağına, "Madem bunu biliyorsunuz o yazıyı neden yazdınız?" dedi. Fakir de naçar, "Madem bunları biliyorsunuz demenize neden olan o ifadeyi, neden bunu yazıyorsunuz dediğiniz yazımdan alıntıladım" dedim.
Hayır, münferit değil bu, sürüsüne bereket. "Yapmayın efendiler" serlevhalı yazımı kimlerin nasıl temellük ettiğini gördüm. Neyse konumuz bu değil, geçelim.
Modern bilimin en büyük "numarası" takdir edersiniz ki uzmanlaşmaktır.
Ne ki, zamanla "bütüne" açılan pencereler "uzmanlaşma" belasına kapatıldı. Her uzmanlık alanı kendi gerçekliğiyle büyülendi. Her büyü de doğal olarak içe kapanmayı derinleştirir.
Zaten bilimsel körlük süreci böyle başladı.
***
Genetikçiler, şizofreninin bile tam anlamıyla genetik olduğunu savunur. Buna mukabil mikrobiyologlar aynı hastalığı beyni etkileyen birtakım mikroplara bağlarlar. (Elbette birbirlerini hepten inkâr etmezler.)***
Psikiyatrik birçok olayı da genetiğe bağlamayı başarmışlardır. Bundan belki de en çok "eşcinsellik misyonerleri" kârlı çıkmıştır.