Bu ülkede hele ki son zamanlarda en çok sevilen şey "Saman Adam" dövmek olsa gerek.
Bir kesim "Kemalist" addettiğine Allah ne verdiyse yükleniyor, buna mukabil diğer kesim de "İslamcı" tesmiye ettiklerine demediğini bırakmıyor.
İyi de "Kemalist" kimdir, "Atatürkçü"den farkı nedir?
Kimi Atatürkçülerin dediği gibi Kemalizm, Atatürk'e yapılan en büyük haksızlık mıdır? Şayet "haksızlıksa" bunda Kadro Dergisi'nin payı nedir?
Her şeyden evvel kaç adet Atatürk vardır?
Mesela, merhum Attila İlhan'ın Atatürk'ü ile Nevşin Mengü'nün Atatürk'ü aynı kişi olabilir mi?
Dün kıyafetinden dolayı Aşık Veysel'i Ankara'ya sokmayanlar, bugün de villalarında viskilerini yudumlayarak Barış Çakan üzerinden provokasyon yapanlar (yani, Kürdü Türkü birbirine kırdırmaya çalışanlar) Atatürkçüyse...
Nihat Genç dostumuzu, Cengiz Özakıncı'yı, Kudüs davasına sahip çıkan merhum Soner Polat amiralimizi nereye koyacağız?
Merhum Oktay Sinanoğlu veya Prof. Emin Gürses'in Atatürk'ü IMF'ci sosyete Faik Öztrak'ların Atatürk'üne taban tabana zıt değil mi?
Aynı şekilde...
"İslamcı" dediğin kimdir muhterem, dişine göre bulduğun mudur?
"İslamcılığı" eleştireceksen Mehmet Akif'ten Sezai Karakoç'a, Filibeli Ahmet Hilmi Efendi'den Nuri Pakdil'e kadar adam gibi bileceksin.
"İslamcıları" eleştireceksen de iktidardan pay kapma peşinde koşan figüranları değil, dünya peşlerine düşse dönüp bakmayanları eleştireceksin.
Sezai Karakoç, İsmet Özel, Atasoy Müftüoğlu ve daha nicesi var, buyur eleştir müktesebatın yetiyorsa.
Merhum Akif Emre'nin ve ömrünü zindanda çürüttüğünüz Mirzabeyoğlu'nun yeryüzündeki onurlu duruşlarını anlamaya ömrünüz yetmez "İslamcı" diye kime laga luga ediyorsunuz?
Bir ölçünüz, kıstasınız olsun. Kavga da edecekseniz "Saman Adam" dövmeyi bırakın.
Saygılı ve hakkaniyetli olun.
Necip Fazıl hapishanede ziyaret ettiği Nâzım Hikmet'e "Benim rejimim olsaydı seni asardım ve bu, adaletin ta kendisi olurdu. Fakat bu hiçlik rejiminden gördüğün mesnetsiz zulmü asla kabul edemeyeceğim için seni görmeye geldim!" demişti. Nazım Hikmet de gözleri yaş dolu, şu cevabı vermişti: "Benim rejimim de olsa, ben de seni asardım. Ama inanmış olmanın haysiyetini ve sanatta 'eski'nin en yükseği olmandaki değeri inkâr etmezdim..."
Bir de gerçekler acı da olsa yüzleşmeye cesaret edin...
Nazım Hikmet 1950'de mahpus damında açlık grevinde fenalaşıp Cerrah Paşa Hastanesi'ne kaldırıldığında Orhan Veli, Sabahattin Eyüboğlu, Halide Edib, Adnan Adıvar, Fikret Adil, Mina Urgan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abidin Dino ve Sait Faik hastaneye gönderdikleri mektupta bakınız ne demişlerdi: "Sizi haksız yere hapiste tutan idare halkın oyu ile iktidardan uzaklaştırılmış bulunuyor. Bugün ise haklı taleplerinizle ilgilenecek sorumlu makam henüz fiilen teşekkül etmemiştir. Yeni iktidar kuruluncaya kadar ve bu husustaki durumu aydınlanıncaya kadar açlık grevinize fasıla vermenizi ısrarla rica ediyoruz."
Dikkat isterim: "Sizi haksız yere hapiste tutan idare" dedikleri CHP idaresidir.
Mahut idareyi, "halkın oyu ile iktidardan uzaklaştıran" da astığınız ve "devrim" diyerek idam edilişini yıllar yılı kutladığınız Menderes'tir.
Kolaya kaçmayın, gerçeklerle yüzleşin.
Necip Fazıl'ın dediği gibi, "Kolay mı Kafdağı'nı çevirmek dolay dolay? / Var ol ey ulvi zorluk, yere bat sefil kolay!"