Biri (rahmetlinin de fakire dediği gibi) Avrupa'da herhangi bir ülkede en fazla büyükelçi olabilirdi, "başbakan" oldu.
Diğerini kimse tanımıyordu, "bakan" oldu. Ötekini sorarsanız anca başbakanlık hayali kurabilirdi, "cumhurbaşkanı" oldu.
Bu makamlara gelmelerini sağlayan "liderleri" bunların da bedelini ödedi.
Mesela, "Gül benim cumhurbaşkanım değil" diyen o CHP'li yazarçizere bile ayar verdi.
"Otoriter" olduysa, biraz da bunların hakkını hukukunu savunurken oldu.
Ne ki, bunlar dehrin sefasını sürerken cefası ona kaldı.
Hedef hep o oldu; kumpaslara tuzaklara, suikastlara maruz kaldı, velhasıl, ölümlerden döndü.
Şu hale bakar mısınız:
Ekmeleddin İhsanoğlu'nu cumhurbaşkanı adayı gösterip "tıpış tıpış oy vereceksiniz" diyen, CNN Türk'e çıkanı partiden atarım yollu racon kesen ve her seçimde yenilen Kılıçdaroğlu'na onlar sadakat gösterirken, bunlar, her seçimde kazanan Başkan Erdoğan'ı adeta sırtından hançerlediler!
Pardon, "sırtından hançerlemek" ifadesi biraz ağır mı oldu?
"Sattı" diyeyim... Bu da mı ağır oldu?
Peki "Yusuf'u kuyuya attılar!" diyeyim, başka ne diyeyim?!
Fetullah'ın "teknik nakavt" diye tesmiye ettiği 17- 25 Aralık 2013 kumpasında hepsi birden bildikleri tüm dillerde susmadılar mı?
Davutoğlu, Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı (sonuç itibarıyla) Yüce Divan'a göndermeye çalışmadı mı? (Sevgili Ahmet Kekeç'in ifadesiyle, "Tepki üzerine hedef daralttı, 'dört bakan' üzerinde yoğunlaştı.")
Gül, "Çankaya telefonları dinlendi" denildiğinde "Benim bir şeyden korkum yok" diyerek FETÖ'nün yasa dışı dinlemeleri üzerinden "Dönemin Başbakanı'nın" korkacak şeyleri olduğunu ihsas etmedi mi?
Babacan, FETÖ'nün bankasını (Bank Asya) kurtarmak için Ziraat Bankası'na bağlamak için çabalamadı mı?
Gelgelelim, 15 Temmuz'da hepsinin de nerde oldukları muamma!
En az muamma olanı Gül; lakin daha sonra o da, "İçişlerinizi düzenlemezseniz, darbe ve dış müdahale kaçınılmaz hale gelir" demedi mi?
Bu Gül'ün emanetçisi Babacan da geçen gün CHP yandaşı Halk TV'de "Her şeyi göze aldınız mı? Kelepçelenip günün birinde kendinizi hücrede bulmayı da göze alabiliyor musunuz?" şeklindeki müptezel bir soruya hiç utanmadan, "Tabi tabi, aldık..." cevabını verdi.
Ee tabi, "17- 25 Aralık'tan sonra Bank Asya'ya para yatırandan hesap soruldu, ama ben o bankayı kurtarmaya çalıştığım halde benden hesap sorulmadı" diyecek değil ya!
Bununla da kalmadı, şu lakırdıları terennüm etmeyi içine sindirdi: "Risklerden de bahsettiler. Hatta Türkiye'de seçim olmaz siz parti kurup ne yapacaksınız dediler..."
Ne değişti muhterem; kaç dönem bakan olduğun parti iktidarda değil mi?
Değişen tek şey Gladyo'dan (FETÖ) hesap soruluyor; diğer her şey bunun arızi komplikasyonlarından ibaret...
Bir de "düşünce suçlularının hepsini çıkaracağız" demez mi?
"Düşünce suçlusu" olmaz zaten! Düşünce suç olamaz. Kim bu "düşünce suçluları" adını versene!
Her şeyden evvel 58 kitap yazan Salih Mirzabeyoğlu 16 yıl boyunca hücrelerde çürütülürken neden ağzınızı açmadınız?
"Aydınlık Savaşçıları" şairi daha seksenli yıllarda Fetullah'a "Amerikan köpeği" dediği için mi?
Peki, AK Parti'nin o çok özlediğiniz döneminde ne yaptınız?
Henüz piyasaya çıkmamış kitabı "örgütlü suç" diyerek mahkum eden (FETÖ firarisi) Ekrem Dumanlı, "Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık... psikolojik harbin birer parçası... bu ülkede her gazeteci, gazeteci değil... Karanlık odakların, belli bir amaca yönelik dikte ettirdiği kitaplar tabii ki örgütlü bir suç..." dediğinde en ufak bir eleştiride bulundunuz mu?
Ahmet Altan'ınız, Taraf'ta, "Gazetecilikten tutuklanmadılar!" manşetleri atarken düşünce suçu hiç aklınıza geldi mi?
Hadi dün sustunuz.
Ya bugün?
15 Temmuz'da FETÖ cuntasının "bildirisini" hararetle okuyan Halk TV'nin yandaşlık yaptığı CHP'nin Grup Başkanvekili Engin Özkoç, sırf bir mizah yazısı nedeniyle fakiri elinden gelse idam edecek, haberin var mı?