Japonya Başbakanı Abe "60'tan fazla ülkeye yardım eden Türkiye'ye saygı duyuyorum" deyince canı sıkılmış, erkenden uyumuştu.
Değişik bir tabiatı vardı. Canı sıkıldığında uykuları kaçmaz, aksine uykusu gelirdi.
Eşi hanımefendi, "Uyan Kemal, uyan... Telefon..." deyince uykusunun arasında, "Faredir o fare!" karşılığını verdi.
Eşi, "Ne faresi, Ekrem Bey arıyor!" diyerek omzundan sarsınca gözlerini açtı. Yüzünü buruşturdu. "Ekrem mi?" dedi bezgin bir vurguyla, "Yine üzülecek bu şimdi?!"
İsteksizce telefonu açtı.
"Alo!.."
"Rahatsız ettim sayın genel başkanım... Fatih Portakal'la birlikteyiz, onun da selamı var..."
"Neredesiniz, çiftlikte mi?"
"Yok İstanbul'dayız..." dedi, gülerek. "Medya çok üzerimize geliyor. Genel Merkez bize sahip çıkmıyor. Çok üzülüyorum..."
"Sahip çıkmaz olur muyuz; Akepe'nin size engel olduğunu, yaptırmadığını her gün söylüyoruz ya!"
Muhatabı boşta bulunup merak içinde, "Neyi yaptırmıyorlar sayın genel başkanım?!" diye sorunca ağzına geleni söyledi: "Onu artık siz bir şey yapınca öğreneceğiz Ekrem Bey... Hep beraber bekliyoruz!.."
"Yapmaya başladık."
"Neyi?"
"Haliç'i temizliyoruz..."
Hayretle, "Haliç'i mi?" dedi, "Orayı Erdoğan temizlememiş miydi?"
"O 25 yıl önceydi efendim. Gençler bilmez. Malumunuz, gençlik çok önemli..."
"Bu sefer Fazilet durağı gibi olmasın ama!"
"Olmaz, hiç merak etmeyin... Her şeyi hesapladık..."
Dilinin ucuna, "Dikkat edin de çamuru görmeden kanınız donmasın" demek geldi, vazgeçti. "Sözcün daha 6 ay önce Haliç'te sorun yok diye tüvit atmıştı" dedi.
"İşte tipik bir 'organize kötülük' vakası efendim... Haliç'i çamur doldurmuşlar... Eğer siyaset buysa, lanet olsun siyasete!.."
Telefon görüşmesi sona erdiğinde canı daha da sıkılmıştı. "Haliç'i temizleyeceğine o hastanenin yolunu yapsaydın!" diye kendi kendine söylendi. Sonra da kafayı vurup yattı... Uyandığında hayli geç olmuştu. Kahvaltı yapmadan çıktı. Genel Merkez'e varınca hararetli bir tartışmanın içinde kendini buldu.
Mansurcu olarak bilinen vekil Ekremci olan vekile yüklendikçe yükleniyordu. "Bazcık ağızlı, Haliç'i temizleme fikrini benden çalıp başkanına yetiştirmedin mi?"
"Sen Marmaray'ı demiştin..."
"Yalancısınız oğlum siz..."
"Ne car car ediyorsun. Ben de sana Melih Gökçek'in yaptıklarından söylerim, başkanına söylersin, ödeşmiş oluruz..."
Genel başkanları daha fazla dayanamadı, "Yahu neyi paylaşamıyorsunuz?" dedi, "Adamların yaptıklarını mı? Ayıptır ayıp!" Faik Öztrak eşzamanlı Engin Özkoç'a haykırdı: "Çek elini yav, ne yapıyorsun?!"
Herkes onlardan yana döndü.
Engin Özkoç gayet masum şekilde "Senin altında da yok" deyip Özgür Özel'in yanına gitti ve koltuğunun altına eğildi. Özgür Öze l büyüyen gözlerle, "Engin Bey, delirdiniz mi, ne arıyorsunuz?" dedi.
"Şey arıyorum!.."
"Ne arıyorsanız kendi altınızda arayın, saçmalamayın!"
"Aradım. Sabah erkenden gelip her yeri ardım. Masanın altından saksıların içine varıncaya kadar..."
Genel başkanları hayretle "Engin Bey ne oluyor?!" deyince, "Efendim böcek arıyorum" dedi, "SABAH gazetesi yazarı Salih Tuna burda olan biteni aynen yazdığına göre buraya böcek yerleştirmiş demek ki..."
"Uyduruyor o!"
"Ama nasıl oluyor da bize tam uyuyor."
"Uydurunca, uymuş oluyor, doğal olarak..." Tatmin olmamıştı. Özgür Özel, "Siz yine de kendi ceplerinize de bakın Engin Bey" deyince yüzü düştü, "Ben köstebek değilim." dedi. "Köstebeksin demedim. Takarlar böceği de ruhun duymaz."
Faik Öztrak, "Benim anlamadığım, böcek bulununca ne olacak?" deyince Engin Özkoç "O vakit Salih Tuna'yı mahkemeye verip, sustururuz."
"Böcek yok. Adam da kurgu yaptım diyecek... Kurguyu dava edersek de tüm dünyada rezil oluruz!"
"Ne yapacağız peki?"
"Benim bir fikrim var" dedi, Ekremci olarak bilinen vekil, "Böceği masanın altına biz koyalım Salih Tuna koydu diyelim. Hatta Akepe koydu ona servis etti diyelim, böylece organize kötülüğe de sokmuş oluruz..." "Niye masanın altına koyuyoruz" dedi Özgür Özel, "Açıktan koyalım masanın üstüne. Kendi kendimize koymuyor muyuz... Neyi saklıyoruz?.."
"Nasıl kanıtlayacağız ama... Adam ya ben koymadım onlar kendi kendilerine koydular derse!"
"Olur mu öyle şey canım! Kim kendi kendine böcek koyar?"
Engin Özkoç boşta bulunup "Biz" dedi. Herkes ona hayretle bakınca yanlış anlayıp, "Vallahi ben köstebek değilim!" dedi.