ABD Dışişleri Bakanı Pompeo geçen gün Stanford Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada Kasım Süleymani cinayetinin, Rusya ve Çin gibi ülkeleri muhtemel saldırılardan caydırmak için yapılan geniş kapsamlı stratejinin bir parçası olduğunu söyledi.
Nerden baksanız korkunç!
"İstediğimiz anda istediğimiz ülkede istediğimiz hedefe suikast düzenleriz" anlamına gelen bir devlet stratejisi olabilir mi?
Haydutluğu veya terörü strateji haline getirmek noktasında, taşeronları DEAŞ'ı mı örnek aldılar, bilmiyorum.
Anlaşılan o ki bir süredir ekonomik alanda uyguladıkları terörü "güvenlik" alanında da uygulayacaklar!
Ekonomik terör dediğim, istedikleri ülkelere ceza (haraç) kesiyor, ambargo koyuyor, zorla silah satıyorlar, ila ahir.
Merhum Garaudy'nin "pazar tektanrıcılığı" tesmiye ettiği serbest piyasa ekonomisine hem tapıyorlar hem de acıkınca helvadan yaptıkları putları yiyen cahiliye Arapları gibi kendi tanrılarını yiyorlar.
Mesela, Huawei'nin Android lisansını iptal etmeleri bunun göstergesidir.
***
Siyonist
İsrail,
Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin önlerini açtığını açık seçik söylüyor.
Gelgelim, bazı muhteremler söz konusu cinayetle ABD'nin
İran'ın önünü açtığını iddia ediyorlar.
Bunların ileri sürdüğü gerekçelerin dayandığı mantığı tarihe uygularsak, tüm insanlık tarihi bir "
tiyatrodan" ibarettir dememiz işten bile değil.
Haliyle,
Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz'u "
tiyatro" tesmiye etme zilletine
karşı çıkmamızın da mantığı olmaz.
Bu muhteremler hiç değilse görüşlerini açıklamakla yetiniyorlar...
Öyleleri de var ki kendileri gibi düşünmeyen herkesi linç ediyor, olmadık hakaretlerde bulunuyorlar.
Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu da bunlardan
şekvacı.
Diyor ki, Kasım Süleymani'ye şehit dediğim için bana hakaret edenler,
Sayın Cumhurbaşkanı da "şehit" dedi, yüreğiniz yetiyorsa aynı şeyi ona da yapın da görelim...
Başkan Erdoğan "şehit" dedi mi demedi mi bilmem.
Lakin, demiş olsaydı bile hepsi olmasa da bunların çoğu ona da saygısızlık yapardı.
Kasım Süleymani'den "
Kudüs şehidi" diye bahseden
Hamas'ın lideri İsmail Haniye bu tarz yaklaşımlardan vazgeçmezse değiştirilmelidir diyen "İslamcılardan" bahsediyoruz.
Ne ki bunların bir kısmı zıpçıktı bir parti etrafında kümelendi.
Bir kısmı da şimdilik "içerde" kaldı, henüz içerdeki fitne- fesat "hizmetleri" devam ettiği için.
***
İşgale maruz kalan, katledilen, talan edilen, modern köleler haline getirilen insanların etnisite ve mezhep asabiyetiyle enerjilerini tüketmeleri
müstevlilerin amacına hizmet etmektir.
ABD ve İsrail'in bölgedeki planlarını hesaba katmadan yapılacak her analiz de eksiktir.
Bugünlerde İran ve Şii nefretiyle malul hale gelen dünkü "
İrancıların" literalizmin bataklığına düştükleri 80'li yılların başında
İsmet Özel şöyle uyarmıştı: "Tahran Müslümanların Moskova'sı mı?"
İran konusunda bu denli rikkat içinde olan
İsmet Özel 2012'de bir televizyon konuşmasında (İran ve Şii - Sünni meselesinden bahisle) şöyle demişti:
"Bu işi Müslüman olmayanların da istifade edebileceği bir şekle sokmaya çalışırsanız, Müslümanlar bundan hiçbir fayda temin edemez..."
Düşürüldüğümüz halden müstevlilerin nasıl istifade ettiğini hâlâ göremiyorsak, gözlerimiz "yerel" asabiyetlerle kör edilmiş demektir.