Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

‘Atam sen de mi Saray’ı destekliyorsun?’

Mizahını yapmaya kalkışsan yapılacak gibi değil, ciddiye alsan ciddiye alınacak gibi değil.
Oysa mizah da çok ciddi iştir, ana muhalefet olmak da.
Gel gör ki mevzubahis "yeni CHP" olunca ne ciddiye almak mümkün ne de mizahını çıkartmak.
Yazarçizerleri de bir acayip.
Mesela, Sözcü gazetesi köşe yazarı Yılmaz Özdil dostumuz Kılıçdaroğlu'nu yerden yere vururken aynı gazeteden Soner Yalçın arkadaşımız "masum" görüyor.
Nasıl bir okuma biçimiyse artık!..
Sözcü'nün Genel Yayın Yönetmeni Rahmi Turan söz konusu kumpas haberden dolayı özür diliyor, ama bu habere onaylamakla kalmayıp üzerine ekstra yalanlar ilave eden Kılıçdaroğlu "masum" öyle mi?
Bir de bu arkadaşımız modern tıbbı teşrih masasına yatırıyor. İyi de mahut okuma biçimiyle malul bir insanın verdiği bilgilere nasıl güveneceğiz?
Yılmaz Özdil'in de "Külliye'ye giden CHP'li" kumpası vesilesiyle CHP'ye yaptığı eleştiriler en çok "Manukyan kadar zengin" İmamoğlu'na oturuyor. Lakin "mezarından kalkmış Atatürk" muamelesi yapıyor ona.
Mantık bu, yalan dolan derseniz gani zaten.
Hâlâ içlerinde "Kılıçdaroğlu'na Saray kumpas kurdu" diyenler var. Başkan Erdoğan açıkladı işte, "CHP'nin başında kim olduğundan bize ne" dedi, "Ama bizim için Kılıçdaroğlu'ndan daha ideali olmaz..."
E haklı..."Çıkmışsın yenmiş, yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş" hesabı.
Demek ki CHP genel başkanı olarak Erdoğan'ın gönlünde Kılıçdaroğlu var.
Fakire sorarsanız, Kılıçdaroğlu'nun gönlünde "çatı adayı" yapmaya kalkıştığı Gül vardır ama tabi "başkan" adayı olarak.
Zira, genel başkanlık koltuğunu kurtarmanın en risksiz yolu parti dışından birini başkan adayı göstermektir.
Şimdiden söyleyeyim: Yeni CHP'de "başkan" adayı yarışı Gül (veya Babacan, fark etmez, ikisi de aynı kapıya çıkar) ile İmamoğlu arasında geçecek.
Sosyoloji mesele değil. Erdoğan ve AK Parti nefreti üzerinden istedikleri gibi yönlendiriyorlar.
Fakat bu nefretin aynı zamanda mahkumu haline geldiklerinin farkında bile değiller.
Bunun en bariz ve dramatik örneği, kumpas mağduru olarak kişilik haklarını savunmaya çalışan Muharrem İnce'nin maruz kaldığı muameledir.
Daha düne kadar bir gülüşüne bayıldıkları adama etmedikleri küfür kalmadı.
Kıymet hükümlerini Kılıçdaroğlu şöyle hülasa etti: "Hiç kimse açıklamaları ile Saray'a hizmet eder hale gelmemelidir..."
İftiraya maruz kalmışsan ama Başkan Erdoğan'a yarıyorsa kendini savunmayacaksın. İki artı iki dört eder ama Erdoğan'a yarıyorsa en azından susacaksın.
Bugün Atatürk mezarından kalkıp gelse, sırf FETÖ ve PKK'nın siyasi ayağına karşı çıksa bile, Erdoğan ve AK Parti'ye yarayacağından hareketle, "Atam sen de çok oluyorsun" demezlerse ben bir şey bilmiyorum.
Kim ne diyor kimseciklerin duyduğu yok. Herkes kendi gettosunun mahkumu yani "kime yarıyor" hesabında.
Hakikatin hatırını dostun hatırının üstünde tutan hakikat aşıkları nerde?
Bir ülkede irtibat telleri kesilmişse o ülkede operasyon yapılıyor demektir, ben bunu bilir bunu söylerim.
Şu hale bakar mısınız: İçlerinde sağduyulu olduğunu düşündüklerimden Hulki Cevizoğlu bile CHP yandaşı Halk TV'de sevgili Uğur Dündar'a sallıyor.
Neden mi? "Külliye'ye giden CHP'li" kumpasını her yönüyle mahkum ettiği için.
Yazık, ne diyeyim!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA