Başkan Erdoğan, Trump'ın yüzüne "YPG terör örgütüdür. PKK'nın uzantısıdır. Teröristlere karşı mücadele etmezseniz bedelini ağır ödersiniz..." dedi.
Bunu da malumunuz sadece biz değil bütün dünya izledi.
Lakin, geçen gün Kılıçdaroğlu, "Erdoğan Amerika'da YPG'ye terör örgütü diyemedi. Sesini çıkaramadı..." dedi.
Bu nedir?
Mitoman diyenler var buna ama ben hiç katılamıyorum. Hatta, Kılıçdaroğlu'na bu konuda haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Ne yani, Gürsel Tekin, Barış Yarkadaş, Faik Öztrak, Tuncay Özkan ve o terli "cumhuriyet erkeği" de mi mitoman?
Kaldı ki CHP'de bunlardan olmayanı bulmak zor. Mitomani Partisi deyip geçelim o zaman.
Dedim ya buna hiç katılmıyorum.
Tamam, dikkat çekmek, gündeme gelmek gibi nedenlerle yalan söylemeyi alışkanlık haline getirenlere mitoman deniyor.
Tamam, bu bir hastalık ve mitomanlar hasta olduklarına inanmazlar. Alışkanlık haline getirdikleri yalanlarına inanırlar.
Tamam, bilim bize bu hastalığın çocukluk yıllarında istismara uğramaktan veya kişilik bozukluklarından kaynaklandığını söylüyor.
Fakat mitomanların belirli bir amaçları yoktur. Burası önemli.
Zira, hiç kimse beni Kılıçdaroğlu'nun veya yalanla malul o terli "cumhuriyet erkeğinin" amaçsız olduğuna ikna edemez.
Ayrıca bir insanın amacının olması, kişilik bozukluğunun olmadığını göstermez.
Geçenlerde bir televizyon programında, "Benim partim FETÖ'ye teslim oldu" diyen CHP'li Yılmaz Ateş'in parti disiplin kurulunda ihraç edilmesi üzerine Kılıçdaroğlu çok ilginç, çok nevi şahsına münhasır bir şey söyledi.
Mahmut Övür'den okuyalım: "Aykut Erdoğdu ihraçtan yana tavır alırken İlhan Cihaner gibi birkaç isim karara karşı çıktı. Cihaner'in, 'Programı ben de izledim.
Yılmaz Ateş kendisinin de içinde bulunduğu yönetimi kastetti. Bunda ne var?' deyince bu kez devreye Kılıçdaroğlu girdi ve çok ilginç bir açıklama yaptı: 'Bu tartışmayı uzatmayalım. Ateş'i aradım ve savunmasını da okudum. Konuyu burada kapatalım.' Gerçekten ilginçti çünkü konuyu Yılmaz Ateş'e iletince ortaya bambaşka bir gerçek çıktı. Ateş'e sordum; 'Kemal Bey, PM'de sizi aradığını ve savunmanızı okuduğunu söylemiş. Sizi aradı mı ve nasıl bir savunma yaptınız?' Ateş, bir an sessiz kaldıktan sonra cevap verdi: 'Bu bilgi bana da geldi. Duyduğumda da dehşete kapıldım. Ne ben aradım ne de arandım. Savunmamı da göndermedim.' Peki, bu ne anlama geliyordu? Ateş, sadece şunu söyledi: 'Kemal Bey bunu hep yapar..."
Star gazetesindeki dünkü köşesinde Ahmet Kekeç de Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz'dan birkaç ay sonra "Bir kitapçık var... İçinde 15 Temmuz darbesinin Cumhurbaşkanı ve Başbakanının isimleri yazıyor ben bu isimleri biliyorum..." dediğini hatırlattı.
Üzerinden 3 yıl geçti kendisi dahil o kitapçığı gören olmadı.
Aynı şekilde AK Parti'de ByLock kullanan 4 bakan ve 180 milletvekilinden bahsetti, tek bir tanesini göster denildi, kaç zaman geçti hâlâ kulağının üstüne yatıyor.
Bir defasında da Baykal kasetini getirdiler izledim demişti, kim getirdi söyle diye sıkıştırılınca, "Görüntüleri getiren kişiler maskeliydi, kim olduklarını göremedim" demişti.
Evet, "Kemal Bey bunu hep yapar" ama mitomanlar gibi amaçsız değildir.
En az Yeni Samanyolu TV'nin o manipülatör Portakal'ı kadar belirli bir amaca koşulmuştur.