"Kahramanları" nasıl bir güç zehirlenmesine maruz kalmışsa artık önüne çıkana, "haddini bildiririm" diye racon kesiyor.
Kimseyi bulamazsa ecnebilerin başkentlerinde bizzat kendi ülkesine "haddini" bildiriyor.
Karşılığında da hak ettiği ödülleri topluyor.
O kalp işareti eşliğindeki sevgi pıtırcığı halleri, o "herkesi kucaklayacağım" retoriğine ne oldu, bilemiyorum.
Benim bildiğim artık aykırı hiçbir sese tahammülü yok.
Belki cemaziyelevveline kadar böyleydi de bize "sinema" yapıyordu, belki de bünyesi seçim zaferini kaldıramadı.
Yani, zafer sarhoşluğundan kurtulamadı. Hani, fareye rakı içirmişler, "o kedi buraya gelecek" demiş ya, o hesap.
Bodrum, Fransa, Almanya yolculuklarından fırsat buldukça İstanbul'a da "hizmet" veriyor. Mesela, "atık su arıtma tesisi temel at-ma-ma töreni" gibi.
Canan Kaftancıoğlu malum kitap üzerine, "bir tek o mu kahraman, İstanbul teşkilatı olarak biz de kahramanız" yollu itiraz etmişti ya yerden göğe kadar haklıydı.
Lakin, eksikti.
Çünkü sadece İstanbul teşkilatı değil "yeni- CHP"nin alayı kahraman.
En büyük kahramanları da kaset kumpasıyla genel başkan koltuğuna oturtulan Kılıçdaroğlu.
MİT TIR'ları kumpasına omuz vermekten tutun da 17- 25 Aralık "teknik nakavt" kumpasında FETÖ'nün siyasi ayağı gibi hareket etmesine kadar "kahramanlıkları" say say bitmez.
"Teknik nakavt" çıktılarını (tapelerini) Meclis kürsüsünden aşkla şevkle okuma "kahramanlığını" unutmuş olamazsınız.
Hayatı kahramanlıklarla dolu.
Gezi döneminde de yabancı gazetecilerle yaptığı ve hiçbir zaman açıklamadığı toplantının ardından dönemin başbakanı Erdoğan hakkında, "İngilizce diktatör broşürü bastırdık, dünyaya dağıtacağız" demişti.
Dışarıda CNN, Reuters, BBC, Der Spiegel ve daha nicesi marifetiyle Erdoğan hakkında oluşturulan kampanyaya içeriden de CHP İngilizce "diktatör" broşürüyle destek verecekti.
Böylece uluslararası toplumu Türkiye'de yollarına taşlar döşedikleri darbeye hazırlıyorlardı.
CHP yandaşı gazeteciler de boş durmuyor, Batı kamuoyunu aşerdikleri darbeye destek verecek kıvama getirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Mesela, The Ekonomist'e servis ettikleri tezvirlerle, "Türkiye'de Hristiyan geçmiş tarihten siliniyor" algısının Batı kamuoyuna yerleştirilmesine katkı sunmuşlardı.
Hülasa edecek olursak, "dahili ve harici kahramanlar" 15 Temmuz'un lansman faaliyetini işbirliği içinde yürütmüşlerdi.
15 Temmuz işgal girişimi başladığında kahramanımız Kılıçdaroğlu tankların arasından suhuletle geçip Bakırköy'de "hizmet bekleme odasına" geçmişti.
Zillete boyun eğmeyen bu aziz millet tanklara karşı çıplak ellerle direnirken, "temel at-ma-ma töreni" mucidi o kahraman da "tahrik ve taşkınlık" olmasın tweetleri atmış, eşi hanımefendi de FETÖ'nün işgal girişimine direnenleri beyinsiz ilan etmişti.
Yalan konusunda kim daha büyük "kahraman" derseniz, ne o ne bu, Barış Yarkadaş derim başka da bir şey demem. (Barış bu kıyağımı unutma)